Sabah geçen çarşamba günü okurlarına Türkiye'nin temel sorunlarından birine dair yürek burkan bir insan öyküsünü manşetten duyuruyordu.
Bu Sevda Bitmesin başlığı altında, Haydi Kızlar Okula kampanyasıyla 8. sınıfa başlayan iki yakın arkadaş Güneş ve Sevda'nın öyküsüydü bu.
Güneş yolunda yürürken, Sevda babasının "başı açık okuyamaz" ısrarı nedeniyle lise sınavına girememiş, geleceğe dair hayallerine gözyaşları ile veda etmişti.
Sonat Bahar'ın rutin dışı, farklı bir üslupla aktardığı haber, başörtüsü/türban, aile baskıları ve eğitim sıkıntıları gibi sosyal damarlara basıyordu.
Kimi haberler toplumun bam teline bastıkları için yorum toplarlar ve farklı gözle haberlerin nasıl okunduğunu da gösterirler.
Bunda da böyle oldu.
Sami Akçagün "Gazetenize ve özellikle Sonat Bahar hanıma, okullarda başörtmeyi yasaklayanlara tepkinizden ve bu konuya hassasiyetinizden dolayı teşekkür ederim. Haber beni çok etkiledi" diyor.
Güliz Güngör de etkilenmiş.
Ama o farklı yaklaşıyor:
"Babası Ahmet Saraç kızının geleceği iyi olsun istemiyor mu? Sevda istediği gibi yaşamalı. Okuyup yazar olmak istiyor, onun hayali bu. Babası neden bu kadar katı olup kızını okutmuyor geleceğini karartıyor, hiç anlamıyorum. Kızı rahat bıraksa, ilerde onunla gurur duyacak."
Mehmet Çiftçi, cevabı kendisi veriyor:
"Sevda ve babası Türkiye'nin acı bir gerçeğinin ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Birçok süper beyin çocuğunu başörtüsü nedeniyle okutulmayarak harcanıp gitmesi ülkemiz açısından üzüntü vericidir. Babalar suçlu görülmesin. Tek fail başörtülü okumayı engelleyenlerdir."
Yılmaz Ağatır, "teşekkür ederim" diyor. "Toplumda genç kızlar üzerindeki bu acımasız baba baskısını, gencecik insanların medeni hukuka meydan okunarak geleceklerinin mahvedilmesini teşhir ettiniz. O baba sadece kızının değil ülkesinin de önüne engel çıkartıyor."
Erkan Altıkulaç, Sabah'ı kınamakta:
"Bu haberin amacı sanırım Milli Eğitim bünyesinde türbanın serbest bırakılması için kamuoyu oluşturmak. Neye hizmet ettiğinizin farkına vardığınızda herkes için çok geç olmaz umarım."
Bir haber böylesine taban tabana zıt yorumlara yol açıyorsa, olumlu bir işaret. Toplumu kutuplaştıran yakıcı konularda sabit fikirli ve yüksek sesli kesimler her zaman var ve olacak. Ama önemli olan, karmaşık sorunları gözler önüne sererken böyle "taraflara" değil, sessiz çoğunluğun (makul okurların) sağduyu ve yargısına seslenmek.
Gazetenin bir işlevi, hassasiyetlere tek yönlü hizmet etmek yerine, aklın yolunun mutabakattan geçmesinin yollarını açmak. Demokrasinin payandası olmak, işte böyle bir şey.