Önceki gün, Dünya Radyo Günü'ydü.
85 yıl önce faaliyete geçen Türkiye'deki radyoların bize ne kadar çok hatıra, isim, şarkı ve olay bıraktığını düşündüm.
Bugün de benim doğum günüm.
Açıkçası radyolar kadar yoğun geçmemiş hayatım.
Ben de askeri darbeleri yaşadım ama benden bir Münir Nurettin çıkmadı.
YAŞLANMAK GÜZELDİR
Yine de yaşlanmak güzel şey.
Ablam Fatma'ya, "Bak Fatma yaşlanıyoruz" dedim.
"Ne güzel, yaşlanıyoruz ama ölmüyoruz" dedi.
Eğer hayata bu açıdan bakarsanız yaşlanmanın alternatifinin ölmek olduğunu görür ve doğum gününüzün kıymetini bilirsiniz.
TURGUT ÖZAL MUCİZESİ
Radyo günümün bende bıraktığı anılar arasında en derini Turgut Özal'dır. Bir bürokratın, tarihi gidişini değiştirdiği Türkiye'yi dünyayı açması adeta bir mucizedir. Ve çok şanslı olan ben, Özal ile arkadaştık.
Radyo günlerinden kalan anılar arasında 12 Eylül de var, 28 Şubat da. Ama sonra Tayyip Erdoğan devreye giriyor ve radyo günlerinin son 22 yılı onun gölgesinde geçiyor.
Anılara takılmak tabii ki güzel, hele geçmişte mesela Alaeddin Yavaşça gibi, mesela Çetin Altan gibi, mesela Abdi İpekçi gibi değerli dostları bıraksaydınız, "Keşke zaman ilerlemeseydi" dersiniz.
85 YIL ÖNCEKİ TÜRKİYE DEĞİL
Ama zaman akıp geçiyor.
Bugün Türkiye, 85 yıl öncesine göre çok büyük bir ülke. Dünyada pek çok olayın merkezinde.
Bizden sonra gelecek kuşaklar bakalım bizim kadar talihli olacaklar mı?
Yani devraldıkları ülke eskisinden daha büyük olabilecek mi?
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz