Türk siyasetini Cumhurbaşkanı Erdoğan ne kadar ciddiye alırsa alsın işi sulandırmaya hevesli çok insan var.
Bunların başında da CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu geliyor.
Son marifetini görmüşsünüzdür. Yabancı elçilere Kanal İstanbul'u şikâyet etmiş.
Bir yazıyla, "Sakın Kanal İstanbul'a yatırım yapmayın, hepinizi mahvederim" demiş.

ANKARA'YA LİMAN
Bu Kemal Kılıçdaroğlu için CHP Genel Başkanlığı, düşünülebilecek son görevdir.
Türkiye'nin terörle boğuşması sırasında teröristlerin yanında yer almak veya son olaydaki gibi Türkiye'nin hayati yatırımlarını yabancılara şikâyet etmek bu adamın görevleri arasında.
Keşke daha yaşlı olsaydı ve 1930'larda da siyasette bulunsaydı. Hatırlarsınız Serbest Fırka kurulduktan sonra Atatürk'ün emriyle kapatıldı.
Cumhuriyet Gazetesi, Serbest Fırka'yı çok tutuyordu ama Atatürk'ün yasağı gelince yazacak bir şey bulamadılar ve Ankara'ya Karadeniz üzerinden liman getirme projesine sarıldılar.
1930'lar Cumhuriyet'ini okuduğunuz zaman, "Acaba limanı Ulus Meydanı'na mı yoksa Taşhan'a mı yapmalıyız" tartışmaları uzar gider.
Kemal Kılıçdaroğlu o zaman olsaydı herhalde Türkiye'yi Milletler Cemiyeti'ne şikâyet eder ve Ankara'nın işgal edilmesini isterdi. Neyse o günler geride kaldı.

ENGELLEME SİYASETİ
Hepimiz hatırlıyoruz Süleyman Demirel birinci köprüyü yapmaya kalktığı zaman, İnönü onu çok fena engellemişti.
Turgut Özal da ikinci köprünün yapımında çok engellendi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ise havaalanlarında, üçüncü köprüde, denizaltı geçitlerinde hep engellenmeye çalışıldı.
Kemal Kılıçdaroğlu'nun Kanal İstanbul takıntısı da işte böyle bir şey.
Türk siyasetine bu tür insanlar girmeli ki kimin ne yapabileceği, kimin neyi yapamayacağı anlaşılsın.
Düşünün, acaba Kemal Kılıçdaroğlu'nun zihninde Türkiye'de yapılmasını tasarladığı bir büyük proje var mıdır?
Şimdiye kadar böyle bir şey duymadık.
En büyük projesi, PKK ile boğuşan Türk güçlerine karşı çıkmak.
İşte bizim siyaset böyle bir şey.