Farkındaysanız bazı aklıevveller, dünyanın sonunun geldiğine inanıyorlar. Türkiye'nin de imzaladığı Paris Anlaşması işte bu aklıevvellerin eseridir.
Buna göre insanların yaşamak için yaptığı her şey dünyanın sonunu getirmektedir. Kömür yakmak, benzin tüketmek, nefes almak, karbon salmak, soğukta üşürken yazı beklemek, bunların hepsi dünyanın sonunu getiriyormuş.
Eski Amerikan Başkanı Trump, böyle düşünenlere "manyaklar" diye bakıyordu ve Paris Anlaşması'ndan Amerika'yı çekmişti. Ama Biden gelince her şey yeniden başladı, yeni zenginler ortaya birtakım laflar atıp milletin beynini bulandırdılar. Mesela, Amazon'un sahibi, 7 milyar dolar verse Afrika'da açlığı bitirebilirmiş.
KÖTÜMSER DEĞİLİM
Bütün bunları sizin aklınız kabul ediyor mu bilmiyorum. Gerçekten yaşadığımız dünyanın sonunu görmemiz mümkün mü? Örneğin, Hindistan kömürün yasaklanmasını 2070 yılına kadar erteledi. Bu, Hintlilerin dünyanın felakete gittiğine inanmadıkları anlamına mı geliyor?
Komşumuz Yunanistan ise ülkelerine felaketin orman yangınlarından ve Türkiye'den geleceğine inanıyor. Arkeoloji kitaplarına baktığınız zaman dünyanın 400 milyon yılda birçok büyük iklim değişikliği yaşadığını görüyorsunuz.
Örneğin, Avustralya ve Yeni Zelanda'ya insanlar kuruyan okyanusları yürüyerek geçmişler. Mesela, İngiltere'de timsahlar varmış. Şimdi de eriyen buzullara, orman yangınlarına bakarak "İşin sonu geldi" diyoruz.
Ben bu kadar kötümser değilim. Hele yaşadığım dönem Türkiye'sinde yer alan gelişmelere bakınca kötümser olmam mümkün de değil. Dünyada ormanların bittiğini iddia edenlere karşı diyoruz ki; Türkiye'deki ormanlar çoğalıyor, bir de yetmezmiş gibi şehirlere parklar yapılıyor.
Susuzluk tehlikesinden çok sık söz ediliyor ama şu son 50 yılda yapılan barajlara bakarsanız Türkiye'de susuzluk tehlikesinden bahsetmenin sadece bir fantezi olduğunu görürsünüz.
TUZAĞA DÜŞMEYELİM
Kısacası, kendimizi ucu bucağı belli olmayan spekülasyonlara kaptırmayalım. Eğer dünyanın başına bir bela geliyorsa bu doğal koşulların değişmesinden değil, insanların cinayet işlemeye dönük heveslerindendir.
Hiroşima ve Nagasaki'ye atılan atom bombaları, iklim değişikliği nedeniyle mi meydana gelmiştir? Ya da 2 milyon Iraklının ölümüne sebep olan Amerikan işgali, bir doğa olayı mıdır?
Diyorum ki, aklımızı başımıza toplayalım ve bir avuç fantezi yazarının tuzağına düşmeyelim.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz