Televizyon tartışma programlarında CHP'nin cumhurbaşkanı adayının Kemal Kılıçdaroğlu olmasını harıl harıl savunanları dinlerken gülüyorum. Çünkü CHP gibi köklü partinin geçirdiği aşamalardan haberi bile olmayan Kılıçdaroğlu'nun adaylığı, zaten kendini kaybetmeye başlayan bu partiye ne getirebilir ki?
KEŞKE GİDEBİLSE
Mesela Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rize'deki selin yaralarını sarmak için yola çıkarken Kılıçdaroğlu, "Ben de geliyorum" dese bu bile doğru bir davranış olur. Herhalde PKK kökenli bir partiyi CHP'ye uyarlamaya çalışmaktan daha onurlu bir davranıştır bu.
Önemli olan CHP'nin, Kılıçdaroğlu ve arkadaşları için ne tür bir siyasi vizyon ifade ettiğidir. Benim iddiam, bu ekip yönetiminin, bulundukları partinin ne bugünü ne de geçmişi hakkında yeterli bilgiye ve bilince sahip olmadıkları şeklindedir.
BAZI BAŞBAKANLAR
Örneğin, Atatürk'ün vefatı ertesinde 11 Kasım 1938'de Cumhurbaşkanı seçilen İsmet İnönü'nün atadığı CHP'li başbakanlar kimlerdir? Mesela, Hasan Saka ile Şemsettin Günaltay'ın ortak özellikleri nelerdir? Veya "Ortanın solu" sloganıyla girilen seçimde Süleyman Demirel CHP'yi ağır bir yenilgiye uğratınca, buna karşı İsmet İnönü'nün tepkisi ne olmuştur? İnönü o gün, "Türkiye'de sağ-sol yoktur. Türkiye'de kentlilik ve köylülük vardır" demişti.
BİLGİ ŞARTTIR
Bütün bu konuları derinine bilmek tabii ki CHP'yi yönetenlerin ana görevidir. Osmanlı'nın yaşadıklarını, devrik padişahları ve büyük yenilgileri bilmeden kendi tarihinize nasıl hâkim olamazsanız, CHP'yi bilmeden de bu partiyle demokrasinin geleceğine dönük olarak plan yapamazsınız.
Evet... Kılıçdaroğlu keşke Cumhurbaşkanı Erdoğan'la birlikte Rize'ye gitmeyi düşünebilseydi.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz