Cumhurbaşkanı Erdoğan, önemli görüşmeler yaptığı Brüksel'e ve Azerbaycan'la olan kardeşliğimizin bir kez daha vurgulandığı Şuşa'ya neden Kemal Kılıçdaroğlu ile Meral Akşener'i de götürmedi? Oysa Kılıçdaroğlu ve Akşener'in Cumhurbaşkanı'na eşlik etmeleri, Türkiye'de çoğulcu ve özgürlükçü demokrasinin varlığının kanıtlanmasını sağlayabilirdi.
Bir fırsat...
Bu ikili yani Kılıçdaroğlu ve Akşener, Cumhurbaşkanı NATO liderleriyle görüşürken, sürekli basın toplantısı yaparak Erdoğan'ı nasıl devireceklerini ve AK Parti tarafından yapılmış altyapı yatırımlarını nasıl yıkacaklarını anlatırlardı. Kılıçdaroğlu ve Akşener ayrıca Erdoğan'ın görüştüğü liderlerle de baş başa görüşmeler yapabilirdi.
Tehdit edebilirlerdi
Örneğin, Kanal İstanbul projesinde yer alacağı bilinen İngiltere'nin Başbakanı Boris Johnson'ı tehdit edebilirlerdi. Hatta daha da ileri gidip, "Eğer İngiltere, Kanal İstanbul'da yer alırsa bu ülkeyle ilişkilerimize son verir ve Ankara'daki İngiliz Büyükelçiliği'ni kapatırız" da diyebilirlerdi. Aynı şekilde Macron ve Merkel de uyarılır, hatta AK Parti iktidarı döneminde yapılan bazı köprüleri yıkacaklarını da anlatabilirlerdi. Yapımı devam eden Çanakkale Köprüsü'ne ilişkin tutumlarını henüz belirlemedikleri için bu konuyu üstü kapalı geçebilirlerdi.
Biden ve Aliyev
Bizim muhalefet liderleri, Biden'la görüşürken ona Erdoğan'ın Rus lider Putin ile kanka olduklarını hatırlatır ve "Biz iktidar olduğumuzda S-400'leri su deposu yapacağız" diyebilirlerdi. Kılıçdaroğlu ve Akşener, Şuşa ziyaretinde de Aliyev'i uyarır ve "Erdoğan mutlaka devrilecektir" diyerek ondan yardım isteyebilirlerdi.
Kısacası, Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kılıçdaroğlu ile Akşener'i dünyaya tanıtmadığı için, Türk demokrasisinin çapı konusunda bir anlatım fırsatı kaçırılmıştır.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz