Dün 29 Mayıs'tı... Yani İstanbul'un fethinin yıldönümüydü. Her 29 Mayıs'ta aynı şeyleri hissettiğim ve bu hissim hiç zayıflamadığı için, siz sayın okurlarımla bunları yine paylaşıyorum.
Fatih'e sonsuz şükran
Öncelikle Fatih Sultan Mehmed'e sonsuz şükran duyuyorum. İstanbul'u fethetmeseydi şimdi belki Konya'dan belki de Bursa'dan bakacaktık bu kente. İstanbul'a gidebilmek için kim bilir ne tür mevzuatla boğuşacaktık. İstanbul'un bizim olması öylesine muazzam bir şey ki, bunu bütün boyutları ile anlatmak pek mümkün değil.
Atatürk'e de şükran
Fatih Sultan Mehmed'e olduğu gibi Mustafa Kemal Atatürk'e de şükran borçluyum. Atatürk, İstanbul'u ikinci defa fetheden liderimizdir. Düşmanın işgal ettiği ve biz Türkleri bu kentten uzaklaştırmayı planlayanları İstanbul'dan kovan komutandır Atatürk. Kurtuluş Savaşı zaferimizle İstanbul ikinci kez fethedilmiştir.
İstanbul'a hizmet edenler
Bu kente hizmet eden, kalıcı işler yapan tüm yöneticilerimize, İstanbul belediye başkanlarına teşekkür borçluyuz. Mimar Sinan gibi kente damgasını vuran mimarlar, İstanbul'u bizim yapmışlardır. Bu arada Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Ayasofya'yı ibadete açarken, Çamlıca Camii'ni ve Taksim Camii'ni İstanbul'a kazandırırken bunların İstanbul'un fethine ilişkin anlamlarını vurgulaması da unutulmamalıdır.
Şair Nedim
Ve tabii İstanbul'u bizim yapanlar arasında Nedim'den başlayarak Yahya Kemal'e kadar uzanan şairlerimiz de vardır. Mesela Nedim'in "İstanbul Kasidesi" unutulabilir mi?
"Bu şehr-i Sitanbul ki bi misl ü behâdır
Bir sengine yekpâre Acem mülkü fedâdır
Bir gevher-i yekpare iki bahr arasında
Hurşîd-i cihan-tâb ile tartılsa sezadır"
Yahya Kemal ve Münir Nurettin
Ya da Yahya Kemal'den söz ederken o şiirini Münir Nurettin bestesiyle dinlemek istemez misiniz?
"Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul!
Görmedim, gezmediğim, sevmediğim hiçbir yer.
Ömrüm oldukça, gönül tahtıma keyfince kurul!
Sade bir semtini sevmek bile bir ömre değer."