Toplum olarak hem ayaklanmacılara hem de darbecilere alışkınız. 27 Mayıs 1960 darbesi Cumhuriyet dönemindeydi. Ama Osmanlı'dan bize kalan isimleri hatırlıyoruz. Lale Devri'ni sona erdiren Patrona Halil'i, 3'üncü Selim'i ölüme sürükleyen Kabakçı Mustafa'yı tarih okuyan hepimiz biliriz. Abdülaziz'in veya Abdülhamid'in devrilmelerine yol açan darbelerin ise dış kaynaklı olduklarını da öğrenmişizdir.
Öğrenciler kışkırtıldı
27 Mayıs 1960 askeri darbesi, klasik bir darbeden çok bir ayaklanmaya benziyordu. Önce üniversite öğrencileri kışkırtılmış ve İstanbul'da Beyazıt, Ankara'da Kızılay meydanları "Menderes istifa" çığlıklarıyla dolmuştu. Klasik askeri darbeler genellikle sivil demokrasileri hedef alır. 27 Mayıs darbesi ise sadece Demokrat Parti iktidarını hedef almıştı. Sonunda Menderes, Zorlu ve Polatkan idam edildiler. Geriye kalan Demokrat Partililer de Kayseri Cezaevi'ne gönderildi.
Siyasetçi-asker işbirliği
Bütün sivil siyasetçileri parti ayrımı gözetmeden hedef alan ve yasaklayan klasik askeri darbeyi, 12 Eylül 1980'de Orgeneral Kenan Evren yaptı. 28 Şubat 1997'deki postmodern darbe ise, sivil siyasetçiler ile askerlerin işbirliğini yansıtıyordu. 15 Temmuz 2016 darbe teşebbüsü ise geçmiştekilerin hiçbirisine benzemeyen, FETÖ ile Amerika işbirliğinin bir ürünüydü. Bu darbe girişimi, galiba darbelerin ve askeri vesayetin de sonu oldu.
Erdoğan'ın konuşması
Dün 27 Mayıs'ın yıldönümü dolayısıyla bütün bunları hatırladık. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Demokrasi ve Özgürlükler Adası'nda yaptığı konuşma gerçekten çok anlamlı ve çok önemliydi. Sonuçta engin tarihimizin böyle tatsız yaprakları da vardır. 1960'lardaki Amerika ittifakı sadece bizde değil mesela Güney Kore'de de askeri darbelerin yolunu açmıştı.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz