Sevdiğiniz, beğendiğiniz ve arkadaş olduğunuz isimleri ölüm yıldönümlerinde anarken, hafızanızın bir çeşit kabristana döndüğünü dehşetle hissediyorsunuz. Geçen hafta Turgut Özal'ın 28'inci, Tülin Korman'ın da 3'üncü ölüm yıldönümleriydi. Özal, Türkiye'nin kaderini değiştirmiş, devletçilikten serbest pazar ekonomisine geçirmiş, Türk ekonomisini dünya rekabetine açmış bir devrimciydi. Tülin Korman ise hem sesi hem üslubu hem de hocalığıyla Türk musikisine disiplin getirmiş bir sanatçıydı. Soprano Korman ile bariton Recep Birgit'in yaptıkları düetler hâlâ kulağımda...
Akıllı cep telefonu
Geçmişten bugüne aktarabildiğiniz anılar, bir başka gerçeği de ortaya koyuyor. Düşünün ki biz internetin ve akıllı cep telefonunun olmadığı bir dönemde gazeteciliğe başladık. O dönemde en önemli uğraş kitap okumaktı. Kent veya ülke dışındaysak yazılarımızı faksla gönderirdik gazeteye. Düşünün ki Hindistan'da İndra Gandi, Libya'da Kaddafi veya Romanya'da Çavuşesku gibi isimlerle yaptığım röportajları da böyle ulaştırmıştım İstanbul'a...
İsimler, isimler
Yolun başında şanslı bir insandım. Babam Cemil Sait Barlas sayesinde Nurullah Ataç'ı, Kemal Tahir'i, İsmet İnönü'yü, Bülent Ecevit'i, Münir Nurettin Selçuk'u, Orhan Kemal'i, Yaşar Kemal'i, Çetin Altan'ı çok erken çağımda yakından tanıdım. Gazeteciliğe başladıktan sonra da Ecvet Güresin, Nadir Nadi, İlhan Selçuk, Abdi İpekçi, Kemal Ilıcak, Çetin Emeç, Hasan Pulur, Yılmaz Çetiner, İsmail Cem gibi meslektaşlarımla arkadaş oldum. Mesleğin açtığı ufuklar bana, Vehbi Koç'un ve Sakıp Sabancı'nın arkadaşlıklarını da getirdi. Siyaset hayatında Turan Güneş, Necmettin Erbakan ve Süleyman Demirel'le çok içten diyalog kurmuştum. Celal Bayar'la günler süren söyleşiler yaptım.
Yaşıyorlar
Evet... Turgut Özal'ı ve Tülin Korman'ı anarken bir anda bu isimler geçti gözümün önünden. Yaşamak ve yaşamamak arasındaki çok ince farkı yine düşündüm. Benim vefat etmiş arkadaşlarım belleğimde hâlâ yaşıyorlardı. Hafızanın bir kabristana dönüşmesi ise can yakıcıydı.