Dün Prof. Dr. Necmettin Erbakan'ın 10'uncu ölüm yıldönümüydü. Bugün de 28 Şubat postmodern darbesinin 24'üncü yıldönümü...
Cumhurbaşkanı Erdoğan, rahmetli Erbakan için yayınladığı mesajda şunları söylemiş:
"Mücadeleyle geçen ömrünü öğrenmeye, öğretmeye, hizmet etmeye, bu ülkenin ufkunu genişletmeye adayan bir büyük ilim, devlet ve siyaset adamı Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocamızı ahirete irtihalinin 10. yılında rahmetle, hürmetle yâd ediyorum."
Kapatılan partiler
Erbakan'ın bir öğrencisi olan Cumhurbaşkanı'nın söylediklerinin tümünü onaylıyorum ve benim de eklemek istediğim noktalar var... Örneğin, Erbakan hayatımda tanıdığım en nazik, en düşünceli insanlardan biriydi. Şimdi HDP ile PKK ilişkileri tartışılırken ve HDP devletten yardım alarak faaliyetini sürdürürken, rahmetli Erbakan'ın kurduğu her partinin kapatıldığını düşündükçe, garip duygulara kapılıyorum.
Postmodern darbe
Postmodern darbeye gelince, bu olay Türkiye'nin en az 10 yılının yok edilmesine sebep olmuştur. 28 Şubat muhtırası ertesinde Başbakan Erbakan ve Başbakan Yardımcısı Çiller, erken seçim kararı almışlardı. Bir süre sonra da Çiller başbakanlığı devralacaktı. Ama 28 Şubatçılar ve Cumhurbaşkanı Demirel bu süreci kestiler. Çiller'in DYP'si de bölündü. Sonuç, Türkiye'nin siyasi ve ekonomik iflasına dayandı.
Star yazarı Yakup Köse, dünkü sütununda 28 Şubat'ı pek güzel özetlemişti. Köse'nin bazı cümlelerini alıntılıyorum:
Gerçekçi bir yorum
"- 28 Şubat cuntasının Müslüman Anadolu halkını fişlemek için kurduğu Batı Çalışma Grubu'nun hazırladığı fişler, devlet nezdinde hâlâ câri! Yönetimde yenilenen devletin hafızası hâlâ eski; darbeci hafıza silinemedi... Böyle bir kepazelik, böyle bir rezillik içinde 28 Şubat'ı idrak ediyoruz, 28 Şubat'ı konuşuyoruz!.. Lâf aramızda, ben 28 Şubat cuntasının asker kanadına acımaya başladım. Gariplerim birkaç kere mahkemeye gidip gelirken cuntanın medya, iş dünyası ve diğer unsurları keyiflerine keyif kattılar. Onların ne günahı vardı yahu, adamları mahkemeye getirip değerli vakitlerini aldınız!.."