Bir türlü bitmek bilmeyen 2020 yılı, geçmiştekilerden çok farklı... Biz Türkiye olarak da başta koronavirüs salgını olmak üzere, yeryüzünü kaplayan hukuksuzluklarla da boğuşuyoruz. Avrupa Birliği ve bu örgüte üye bazı ülkelerin Türkiye'yi tehlike olarak görüp, yaptırımlarla tehdit etmelerine bile tanık olmadık mı?
Güçlü ve kararlıyız
Düşünün ki bu ülkelerden bazılarına bakarsanız, Türkiye Akdeniz'de yoktur. Fransa'nın Macron'una veya Birleşik Arap Emirlikleri'nin yetkililerine bakarsanız, Türkiye Ortadoğu'daki en büyük tehdittir. Ama sonuçta hem diplomasi alanında hem de askeri olarak bütün bu safsatalara gerekli cevapları verebiliyoruz. Yani Türkiye eski Türkiye değildir. Güçlüdür, kararlıdır...
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz
Zor bir yıl
Ne var ki Türkiye'nin güçlülüğü, 2020'nin krizlerini aşmaya yetmiyor. Sokağa çıkma yasakları, esnafın hayat şartlarının dayanılmaz hale gelmesi, 2020'nin kara bir yıl olmasına yetiyor. Düşünün ki çocuklarımız okula gidemiyorlar. Ve üstelik bu durum sadece Türkiye için geçerli değil. Nitekim Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres, 2021 Küresel İnsani Yardıma Genel Bakış oturumunun açılış konuşmasında, "Birleşmiş Milletler'in İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana görülen en büyük insani krize yanıt vermek için 35 milyar dolara ihtiyacı var" dedi.
İnsani kriz
2020'nin eşi benzeri görülmemiş bir yıl olduğunu söyleyen Guterres çatışma, iklim değişikliği ve Kovid-19'un İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana en büyük insani krize neden olduğunu ifade etti. Guterres, "Açlık tehlikesi altındaki insan sayısı iki katına çıktı. Yüz milyonlarca çocuk okula gidemiyor. 22 yıldır ilk kez aşırı yoksulluk seviyeleri bu denli yükseldi" dedi.
Savunmasız insanlar
BM Genel Sekreteri açıklamasını şöyle sürdürdü:
"Bu benzeri görülmemiş zamanlarda, en büyük risk altında olanları desteklemek için harekete geçmeliyiz. En savunmasız 160 milyon insana hayat kurtaran yardımları ulaştırmak için 35 milyar dolara ihtiyacımız var." Guterres ayrıca, çatışmalardan başlayarak insani ihtiyaçların yoksunluğuna yol açan temel nedenleri ele almaya devam etmenin gerekliliğine de vurgu yaptı.