Ölüm yıldönümünde Atatürk'ü minnet, şükran ve hayranlık duyguları içinde yine özleyerek anıyoruz... Atatürk'ten sonraki yıllarda doğan bizler için de, sanki onsuz bir dönem yaşanmamış gibidir. Atatürk'ü kalbimizdeki en saklı yerde hep yaşattık.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz
Devlet adamı
Ancak şunu da söylemeliyiz. Atatürk sevgisi asla semavi bir inanç sisteminin parçası değildir. O çok yerleşik bir kültürü devam ettiren, sona ermiş bir imparatorluğun yerine bir Cumhuriyet kuran bir devlet adamıdır. Asla tartışılmazların bir parçası ve ilahi söylemlerin konusu değildir.
Siyasete taşımayalım
Bugün bazıları Atatürk'ü günlük siyasetin bir öğesi ve muhalefetin bir aracıymış gibi sunmaya çalışıyorlar. Oysa bu tür davranışlar Atatürk'ün hepimizin gözündeki o yüce konumuna sadece zarar verir. Çünkü Atatürk'ü nasıl birileri günlük siyasete taşımaya çalışıyorlarsa, bazıları da Sultan Abdülhamid'i ya da Yavuz Sultan Selim'i de aynı şekilde değerlendirmeye çalışıyorlar. Bu kargaşada kimin ne demek istediğini anlamak pek mümkün değildir. Ve doğru olan bu ulusun geleceğine katkıda bulunan ve şimdi tarih olmuş büyük isimleri sonsuzluktaki yerlerinde bırakmaktır.
Hedefe ulaştık
Atatürk'ü bir kez daha saygı ile anarken, onun kurduğu Cumhuriyet'in çok ileri düzeylere ulaştığını da söylemeliyiz. Atatürk'ün yaşadığı dönemde hayal olan hedefler şimdi aşılmıştır. Çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmak ve onu geçmek olarak belirlediği ulusal hedef gerçekleşmiştir. Her geçen gün Türkiye'nin dünyadaki yeri daha sağlam ve belirgin şekilde kesinleşiyor.
Evet... Atatürk'ü bir kez daha saygı, sevgi ve şükran duyguları içinde anıyoruz. Onu asla günlük siyasetin bir parçası yapıp polemiklerin rüzgârında yıpranmasına izin vermemeliyiz.