Londra, Paris, New York gibi kentler, bulundukları ülkeye olduğu kadar dünyaya da aittirler. Bu kentlere çeşitli ülkelerden insanlar gelip yerleşmişlerdir. Bir zamanlar İstanbul da öyleydi. İstanbul'un Rum milletvekilleri, Ermeni doktorları falan vardı.
O gece...
İstanbul'un dünyalılığına ilk darbe 6-7 Eylül 1955'te indirildi. Atatürk'ün Selanik'teki evine bomba atıldığı iddiası ile ve Kıbrıs gerginliğine de dayalı olarak çapulcu kitleler bir merkezden güdülerek İstanbul'a saldırdılar. Rumlara ait evler, iş yerleri, kiliseler yağmalandı, insanlara tecavüz edildi. Bu kırımdan sonra başlayan göç, 1964 Kıbrıs gerginliği ile zirveye ulaştı. Sonuçta Yunanistan'da, Batı Trakya'da Türkler var ama İstanbul'da Rumlar yok artık.
Ders alalım
Bu durumdan alınacak ders ortadadır. Dış siyasete ilişkin gerginlikleri içinizdeki dengeleri bozacak şekilde kullanmayacaksınız. Düşünün ki Kurtuluş Savaşı'nda Yunanlılarla savaştık ama savaş sonrasında İstanbul'da yine Rumlar vardı. O eski İstanbul, 6-7 Eylül sonrasında bir harabe görüntüsündeydi. Sıkıyönetim ilan edilmiş, ordunun tankları Beyoğlu'na yığılmıştı.
Bazı anılar
Tabi hem acıklı hem de komik olaylar yaşanmıştı o gece... Dükkanlarını yağmadan kurtarmak isteyenler, vitrinlerine Atatürk'ün büstlerini koyuyorlardı. Sanatçı Necmi Rıza Ahıskan'ın ağabeyi de, sanatçıya ait olan Beyoğlu'ndaki kumaşçı mağazasının vitrinine, gece yarısı telaş içinde bir büst yerleştirmiş. Mağaza bu şekilde yağma edilmekten kurtulmuş. Ertesi sabah gün ağarınca bir bakmışlar ki, o gece telaş içinde vitrine koyulan büst Atatürk'ün değil Beethoven'in büstüymüş. Necmi Rıza "Herkesi yağmadan Atatürk beni de Beethoven kurtardı" der ve kahkaha atardı.
Menderes Beyoğlu'nda
Sıkıyönetim ilan edildikten sonra Başbakan Adnan Menderes Beyoğlu'nda, İstiklal Caddesi'nde feci manzarayı izleyerek yürürken, Necmi Rıza'nın mağazasının önüne gelmiş. Necmi Rıza'yı görünce yanına gitmiş ve ona sarılıp, başını onun omuzuna koymuş. Necmi Rıza "Başı omuzumdaki başbakanın ağlayacağını zannettim. Ama Menderes kulağıma eğilip, yakında bir tuvaletin olup olmadığını sordu" diye anlatmıştı o sabahı... Evet... O kara gecenin benzerlerini tekrar yaşamamalıyız. Dış siyasetteki gerginlikleri içeriye yansıtmamalıyız. Bu felaketten alınacak ders de budur.