Evlerimize kapandığımız bugünlerde, siyaseti de enine boyuna değerlendirmeyi ve ülkemizin kaderini etkileyecek durumları düşünmeyi ihmal etmemeliyiz. Tüm medyanın dikkati koronavirüse kilitlendiği için, normal dönemdeki siyasi tartışmalar unutulmak üzere gibi... Oysa sistem eski sistem. Sadece salgın tehlikesi var gündemin ilk maddelerinde...

Tartışma bitti mi?
Yaşanan salgın tehlikesi, "Başkanlık Sistemi" tartışmalarını rafa kaldırdı. Ancak bu arada Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın şahsında somutlaşan Başkanlık sisteminin, yaşanan olağanüstü duruma ilaç gibi geldiğini de görmezden gelemeyiz. 2002 yılından bu yana önce Başbakan sonra Cumhurbaşkanı olarak Türkiye Cumhuriyeti kurumlarının üstün yanlarını da, aksaklıklarını da içeriden gördü Erdoğan... Ve kendince gerekli gördüğü atılımları hiç geciktirmeden gerçekleştirdi.

Kararlılık
Örneğin bugünkü olağanüstü şartlar eski modelde yaşansaydı, şu anda bir takım siyasi sapıklar herhalde askeri göreve çağırırlar ve darbe çığırtkanlığı yaparlardı. Vesayetsiz demokratik döneme Erdoğan döneminde ve onun kararlılığı ile geçtik.

Sağlık yatırımları
Bugün eğer Türkiye'de hastane ve yatak sayısında bir yokluk ya da yetersizlik durumu yoksa, bunun nedeni Erdoğan'ın liderliğinde sağlığa yapılan yatırımlar değil midir? Unutmayalım ki mesela Şehir Hastaneleri yapılırken, yine bazıları muhalefet konusu olarak bu hastaneleri hedeflerine koymamışlar mıydı?

Ulusa seslenişler
Başkanlık sisteminin merkezindeki Cumhurbaşkanı Erdoğan, kabinesi ve kadroları ile hızlı kararlara ihtiyaç duyulan her anda duruma müdahale etti... "Ulusa Sesleniş" konuşmalarında hem ulaşılan noktaları anlattı hem de yapılması gerekenleri hatırlattı. Telekonferans yöntemi ile hem Bakanlar Kurulu toplantılarını yaptı, hem de devletin bütün yetkilileri ile her dakika temas içinde oldu. Son Ulusa Sesleniş'te de "Çok acil olmadığı müddetçe hastanelere gitmeyin" dedi.
Özetle bu salgın günlerinin yol açtığı bunalım döneminde Başkanlık Sistemi devlete de, topluma da ilaç gibi geldi.