Siyasal gerçekçilik sonunda CHP'yi de AK Parti benzeri bir görüntüye sokmadı mı? Bu durumu iyi ya da kötü diye nitelemek yanlıştır. Çünkü bu durumun gerçekleşmesi kaçınılmazdı.
İmamoğlu portresi
CHP'nin Ankara'dan Belediye Başkanı seçilen adayı Mansur Yavaş bir MHP'li değil midir? Ya da İstanbul Belediye Başkanı seçilen Ekrem İmamoğlu, kadınlarla erkekler için ayrı yüzme havuzları ve alkolsüz mekanlar vaat eden bir muhafazakar değil midir? Ya da CHP'nin bir önceki dönemde Cumhurbaşkanı çatı adayı muhafazakar Ekmeleddin İhsanoğlu değil miydi?
Yeni CHP'liler
Bütün bu gerçekleri sıraladığınızda, CHP'nin çaresizlik ya da eziklik sonucu kendi özünden farklı arayışlar içine girmesini kolayca anlarsınız. Aslında bu kınanacak değil alkışlanacak bir durumdur. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun sürekli yenilmişlik sürecinden çıkabilmeyi mümkün kılacak arayışıdır bu... Muhafazakar Bekaroğlu'nun ya da AK Parti kurucusu Şener'in kendilerine CHP içinde milletvekilliği bulmaları da bu çerçeveden ele alınabilir.
CHP'ye payanda olmak
Siyasi gerçekçiliğin radikal bir pragmatizme dönüşmesi ise, "Millet İttifakı" içinde CHP'nin İYİ Parti ve Saadet'le birlikteliğidir. Bu pragmatizmin ayıplı bir fırsatçılığa dayanması da, Öcalan'ın söylemi ile HDP/PKK birlikteliğinin Batı kentlerinde ve özellikle İstanbul'da CHP'ye payanda olması değil midir?
Uyum çabaları
İstanbul belediye başkanı seçimleri dolayısıyla AK Parti'deki yanlışları arayanların, CHP'deki çarpıcı doğruları gözden uzak tutmamaları gerekiyor. Çünkü AK Parti de CHP de aynı siyaset ortamının ürünleridir. Dikkati çeken durum ise, CHP'nin kendi konumunun getirdiği ezikliği aşmak için AK Parti'nin alanına sızma çabalarını artırmış olmasıdır. Bakarsınız bu süreç, sonunda CHP Genel Merkez binasında bir mescit yapımına kadar dayanabilir. CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu'nun İmamoğlu'na uyum için örtünmesi ise an meselesidir.