Adeta iki kere iki dört eder gibisine inandığımız dünya gerçeklerinin birer palavra olduklarını öğrenerek günlerimizi geçiriyoruz. Serbest rekabet veya ulusların içişlerine müdahale etmemek benzeri söylemler sadece lafmış.
Huawei meselesi
Diyelim ki Çin'li bir teknoloji şirketi, çok gelişmiş bir akıllı telefon yapıyor ve adını da Huawei koyuyor. Amerika Birleşik Devletleri bu markanın gelişmemesi için anında önlemler alıyor. Amerikan teknoloji şirketleri de ürünlerinin bu telefonlar tarafından kullanılmasını önlüyor.
Garip Amerika
Bırakalım Venezuela'ya yapılanları... Ya bize yapılanlara ne dersiniz? Bizim darbeciler müttefikimiz olan ülkelerde kolayca sığınma hakkına kavuşmuyorlar mı? Ya da bizim sınırlarımızı ve semalarımızı korumak için almamız gereken savunma sistemleri eğer Amerikan malı değilse, her türlü şantaj mesajına konu olmuyor muyuz? PKK/PYD'ye verilen Amerikan desteğini veya mal bulmuş Mağribi gibi Kıbrıs Rum kesiminde üs açmaya heveslenen Fransa'nın bu garip tutumunu nereye oturtmak gerekir acaba?
Küfürbaz aday
Bütün bu dış kaynaklı gariplikleri bir kenara bırakırsak ve iç siyasete dönersek... CHP'nin İstanbul Belediye başkan adayı Ekrem İmamoğlu'nun bir vali hakkında küfürlü konuşması, ne anlama geliyor? Ya da HDP'nin PKK'dan güdümlü talimatla, İstanbul'daki bir oylamaya müdahil olması CHP'yi hiç rahatsız etmiyor...
Belirsizlikler
Bu ayın sonu geldiğinde İstanbul'daki seçimin sonucunu öğrenmiş olacağız. Temmuz ayı geldiğinde de S-400'ler Türkiye'ye gelmiş olacak ve F-35'lerin gelip gelmeyecekleri de açıklığa kavuşmuş olacak. Ama biliyoruz ki belirsizlikler hiç bitmeyecektir. İşin kötü yanı bu belirsizliklerin belirli olmaları sürecinde hiçbir kurala uyulmayacaktır.
Yani en yakın müttefikten en ağır kazık, en yakın dosttan en ağır düşmanlık gelebilir. En kötüsü de, içeridekilerin hangi noktalarda bizden yana oldukları asla bilinemez.