İstanbul'da Belediye Başkanı seçimi yenilecek diye birilerinin başlattıkları nefret kampanyalarını hayret ederek izliyorum. Demek bazı toplumların belirli kesimleri içinde bulundukları koşulları görmezden gelebiliyorlar. Demek ki şu anda Türkiye Cumhuriyeti'nin güvenliğini ve istikrarını koruyarak demokrasisini sürdürmesi ve İstanbul'un hem alt hem de üst yapısının yenilenebilmesi, bu kesimler için çok doğal bir durum.
Neler oluyor...
Oysa bunlar önlerine bir Ortadoğu haritası koysalar ve sınır komşularımız olan İran'da, Irak'ta, Suriye'de olup bitenleri bir gözden geçirseler... Amerika'nın İsrail'i hoşnut kılmak için bu bölgeye gönderdiği uçak gemisinin, bombardıman uçaklarının ne anlama geldiğini bir düşünseler... Üstelik Türkiye'nin de İncirlik Üssü dolayısıyla bu kısır çemberin bir parçası olduğunu hatırlasalar...
Arkadakiler
Bir demokraside elbet herkes aynı partiyi veya aynı siyasi kişilikleri desteklemez. Ama bir partiyi ve bir kişiyi destekleyenler, ne oldukları tam bilinmeyen algı merkezleri tarafından nefrete yönlendirilirlerse, bu durum her kurumu zayıflatır. Şu anda CHP'nin meşru Belediye Başkan adayı Ekrem İmamoğlu'nu desteklemek tabii ki doğaldır. Ama eğer PKK veya FETÖ unsurları bu destekçilerin duygularını köpürtüyorlarsa, olay yörüngesinden sapabilir. Tıpkı Gezi kalkışmasındaki gibi kural ve yasa dışılıklar devreye girebilir.
Yıldırım ve İmamoğlu
Bir de adayların objektif ve evrensel ölçülere dayalı olarak karşılaştırılması meselesi var ki, bu durum henüz gündemde değil... Yani terazinin bir kefesine Binali Yıldırım'ı, diğer kefeye de Ekrem İmamoğlu'nu koyup, bir tartın bakalım... Bu tabloda gerçeklere ve hakkaniyete dayalı bir değerlendirme yapamıyorsanız, saplantılı ve önyargılı bir kişisiniz demektir.
Sorumlu olmak
Kısacası zor bir coğrafyada her an bir sıcak krizin ortasında kendimizi bulmak ihtimali böylesine fazlayken, bir de İstanbul Belediye Başkanı seçimleri dolayısıyla toplumu gerip, farklı görüşleri düşman kamplardaymışçasına karşı karşıya getirmek, en azından vatan sevgisinden ve sorumluluktan yoksunluk anlamına gelir. Hele bir sanatçıysanız veya toplumun ayırdetmeden sevip benimsediği bir şahsiyetseniz, kimliğinizi bu tür günlük nefret kampanyalarına kesinlikle kurban etmemelisiniz.