Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Putin'in Moskova'daki buluşmalarında öncelikli olarak Suriye'yi görüşecekleri yorumu herkes tarafından paylaşılıyor. Rusya'nın PYD/PKK terörist oluşumuna karşı olumlu tutumunun, Erdoğan ile Putin arasındaki uzlaşmaya gölge düşüreceği de tahminler arasında.
Rusya Federasyonu
Ülkelerinin sorumluluğunu taşıyan bu iki siyasetçinin gündemlerinde sadece Suriye'ye ilişkin sorunların bulunduğunu zannetmek hatadır. Sınırlarının bir ucu Avrupa'da diğer ucu Uzak Asya'da bulunan, 17 milyon kilometre karelik bu ülkede 145 milyon insan yaşıyor. Sovyetler Birliği'nin parçalanması sonucu ortaya çıkan Rusya Federasyonu, sanki Sovyetler ve Soğuk Savaş devam ediyormuş gibi, Amerika ve Batı Avrupa tarafından, Ukrayna sorunu vesile edilerek yaptırımlara hedef kılınıyor.
Gündemdeki paylar
Yani Putin'in gündeminde Suriye'ye ayrılan alanın payı yüzdeye vurulsa acaba ne kadar olabilir ki? Aynı şekilde Cumhurbaşkanı Erdoğan için güney sınırlarımızın güvenliği ile eş anlamlı olan Suriye sorunu, Türkiye'nin önünde bulunan ve aşılması gerekli olan sorunlar arasında ne kadar önem payına sahiptir?
Bir diyalog
Dün Milli Eğitim Bakanımız Ziya Selçuk'la konuşurken Finlandiya'nın eğitim sisteminde yapılan çarpıcı reformlardan söz ettim. Ziya Selçuk güldü ve şöyle dedi:
-Finlandiya'nın nüfusu 5.5 milyon ve tüm öğrenci saysı 610 bin. Bizde ise sadece Suriyeli öğrenci sayısı 700 binden fazla...
Bu çarpıcı karşılaştırmaya ben de katkıda bulundum ve "Çin ile Hindistan'daki eğitimin rakamlarını düşünürseniz, Türkiye'nin sorunlarının çok fazla olmadığını görürsünüz" diye cevap verdim. Sonra karşılıklı gülüştük.
Başarı dilekleri
Suriye rejiminin meşru temsilcisi Beşar Esad'ın ülkesinin kuzeyinin kaderi, Erdoğan-Putin-Trump arasındaki görüşmelerde belirleneceğe benziyor. Ama Suriye'nin asıl sorunu tüm ülkeyi sekiz yıldır kasıp savuran iç savaşın nasıl sona ereceği değil midir?
Kısacası Erdoğan ile Putin'in ülkelerinin tüm sorunlarında başarılı olmalarını diliyorum. Acaba Cumhurbaşkanı Erdoğan konserde Fazıl Say'ı dinlerken Münbiç'i mi düşünüyordu?