Yıllar önce 2006'da televizyonda izlediğimiz "Day Break" diye bir Amerikan dizisi vardı. Bu dizinin kahramanı olan detektif Brett Hooper her sabah uyandığı zaman, önündeki 24 saatte neler olacağını ve bir cinayetin zanlısı durumunda kalacağını bilerek, bir gün önceki yaşamına yeniden başlıyordu.
Bir kısırdöngü
Sosyo-politik yaşamımız da Day Break'in senaryosundaki sanal kısırdöngüye benzemiyor mu? Her sabah uyandığımızda o gün de geçmişte yaşadıklarımızı yeniden yaşamaya mecburmuşuz gibi hissetmiyor muyuz kendimizi? Geçmişte bu kısırdöngüyü askeri darbelerin Kemalist gerekçelerle demokrasiye ara vermeleri şeklinde yaşardık. Bugün ise 17-25 Aralık'ı Rıza Zarrab davası ile ve Gezi kalkışmasını da 15 Temmuz Darbe Girişimi ile yeniden yaşamıyor muyuz?
Geçmiş yok ki
Her sabah kalktığımızda geçmişte defalarca gördüğümüz oyunların senaryoları yeniden hayatımızı şekillendiriyor... Akıllı ve bilinçli insanlar da, toplumlar da geçmişten aldıkları derslerle geleceklerine yön verebilirler. Ama biz bu coğrafyada geçmişten aldığımız dersle bugünü değerlendiremiyoruz. Çünkü bu coğrafyada "Geçmiş" diye bir şey yok. Geçmiş dediğimiz şeyi her gün yeniden yaşıyoruz. Oyuncular değişiyor. İngiltere'nin yerini ABD alıyor, ama oyun hep aynı... Vesayetçi rejimin derin devletinin yerine FETÖ'nün imamları geçiyor...
Basın mesleği
Eski basın patronlarını ve onların mesleğe ne tür katkılar sunduğunu hatırlayın... Farklı görüşten olanların karalanmalarını, aşağılanmalarını ve jurnallenmelerini görev olarak yazarlarına verirlerdi. Demokrasinin temeli olan "Halk"ı küçük görmeyi, toplumun gerçeklerini "İlkellik" ve kendileri gibi olmayan herkesi ve her kesimi "Tehdit" olarak sunmayı mesleğin gereği olarak görürlerdi. Sonunda da "Ne zaman askeri darbe olacak da, haklılığım anlaşılacak" beklentisine girerlerdi. Bu modeli bugün de tekrarlayanlar yok mu sanki?
Acaba her sabah uyanmasaydık ve sürekli uyumadan önceki dünyanın bilgilerine dayalı rüyalar görseydik, daha mı gerçekçi olurdu yaşamımız?