Amerika'nın stratejik ortaklığa yakışmayacak davranışlar içinde bulunması bir yandan, sözde bir savunma örgütü olan NATO'nun güven vermeyen görüntüsü bir yandan, Türkiye'de kamuoyunu doğal olarak arayışlara itmekte... Bu arada Rusya ile kurulan yakın diyalog da, dikkatleri çekmekte...
Acaba Türkiye 2'nci Dünya Savaşı sonrasında benimsediği ittifaktan ayrılmanın arifesinde mi?
Kaymıyoruz
Bu soru herhalde Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'na da sık sık soruluyor ki, İtalyan Dışişleri Bakanı Alfano ile yaptıkları ortak basın toplantısında Türkiye'nin Rusya'dan S-400 füze savunma sistemi almasının NATO'dan uzaklaşmak anlamına gelmediğini belirtmiş ve "Türkiye hiçbir yere kaymıyor, olduğu yerde duruyor" demiş.
Çok yönlülük
Bakan Çavuşoğlu, Türkiye'nin Rusya'dan S-400 füze savunma sistemi almasıyla ilgili olarak "Hava sahamızı korumak zorundayız.
Müttefiklerimizden alamıyoruz, başka yerden alırız" şeklinde konuşmuş.
Türkiye'nin çok yönlü bir dış politika izlemeye hakkı olduğunu da söyleyen Çavuşoğlu sözlerine şöyle devam etmiş:
İhtiyacımız var
"Son zamanlarda NATO müttefiki olan ülkelerden bazıları basit silahlar dahil ihtiyacımız olan savunma sistemlerini Türkiye'ye vermemek için ciddi direnç gösteriyor.
Benim hava savunma sistemimi kurmam lazım. Müttefiklerimden de alamıyorum. O zaman mutlaka başka bir yerden almak durumundayım.
Acil ihtiyacım var."
Çavuşoğlu'nun bu sözleri, yeni dünya düzenine ilişkin gerçekleri de yansıtıyor.
Bu dönemde "Çok yönlü dış politika" gerçekten izlenmesi gereken en akılcı çizgidir.
Çünkü "Dünyanın düzeni" öylesine hızlı biçimde değişmekte ki, bir anda kimin ortak kimin rakip olduğunu anlamak pek mümkün olmuyor.
Yeni düzen de hemen eskidi
Sovyetler'in çöküp dağılması ertesinde Baba Bush'un ilan ettiği "Yeni Dünya Düzeni" de eskidi ve rafa kaldırıldı.
Şimdiki "Yeni Dünya Düzeni"nde ise hem siyasi, hem de ekonomik açıdan yeni kutuplaşmalar var. Adeta ilan edilmemiş bir yeni Soğuk Savaş yaşanmakta...
Ve Batı Bloku denilen gruplaşmanın temel ideolojisi dün "Antikomünizm"di bugün ise "İslamofobi"ye dönüşmüş durumda.
NATO ise ABD-AB arasındaki ilişkilerde üst örgüt konumundadır. Bu yeni düzenin Ortadoğu coğrafyasına yansımaları, bizi de derinden etkiliyor. Bu noktada kendimizi NATO'nun bir üyesi gibi değil, ABD'nin Ortadoğu'daki oyunlarının bir hedefi olarak görüyoruz.
Bugünün Amerika'sı
Sonuçta biz yorumcuların görevi global ve yerel oluşumları dikkatle gözlemlemektir.
Bu oluşumlara ise siyasetçiler yön verebiliyor. Çapsız siyasetçiler ve bürokratlar aralarında iktidar kavgaları yaparken, ülkelerinin global rüzgârların önünde savrulduğunu göremezler. Şu anda ABD'nin dış politika çizgisine bu durum yön vermektedir.