Başka işleri yokmuş gibi her fırsatta Türkiye'yi hedef alan kararların çıktığı Avrupa ülkelerine ve kurumlarına öfkelenmemek mümkün değil. Ama bunlara "Ben de seni tanımayrum" çizgisinde cevap vermek de herhalde izlenmesi gereken tek yol olamaz.
Neler yaşamadık ki?
Türkiye'nin Gezi kalkışması ile başlayan süreçte nelerle karşılaştığını, başkalarının bizim gibi anlamaları mümkün müdür?
Adliyenin ve Emniyetin ortak bir eylemle darbe teşebbüsünde bulunmalarını bir Fransız'a ya da bir Alman'a nasıl anlatabilirsiniz?
Ya da uzun yıllar sonunda kabul edilen "Kürt realitesi"nin temsilcileri olan HDP'li milletvekillerinin Ankara'ya değil Kandil'e endeksli politika izlemelerini, seçilmiş HDP'li belediyelerin hendek ve tüneller kazarak, "Açılım süreci"ni nasıl sabote ettiklerini bu Avrupalılara anlatmak kolay değildir.
Muhalifler mi susturuluyor?
Anlatılması en zor olan şey ise Fetullah Gülen denilen ve sözde dinler arası uzlaşmanın savunucusu olan kişinin, tıpkı Humeyni'nin yaptığı gibi devleti teslim alma projesi değil midir? Fransız askeri akademilerinden mezun olan subayların albay ve general rütbesine ulaştıktan sonra, FETÖ güdümlü darbenin aktörleri olmalarını, ancak mizah kitaplarında görebilir Fransızlar... CIA'nın desteği ile uluslararası alanda yayılan bu suç tarikatının Türkiye'deki çeşitli kurumlara sızmış elemanlarının tasfiyesini ise Avrupalılar "Türkiye'de muhalifler susturuluyor" diye görmüyorlar mı?
Anlatacağız...
Kısacası işimiz zor... Bizim bile anlamakta zorlandığımız ve bazen şaşkınlıkla izlediğimiz gelişmeleri, bir Fransız'a, bir Alman'a nasıl anlatıp, kabul ettireceğiz? Hava Kuvvetleri'ndeki F-16'ların FETÖ'cü pilotlar tarafından kendi halkına karşı kullanıldığını bizler hemen "Olur böyle şeyler" diyerek mi karşılamıştık sanki? Ama başka çaresi yok. Anlatacağız... Anlamakta zorlansalar ya da PKK'lılar ve FETÖ'cüler tarafından zihinleri bulandırılmış olsa da anlatacağız.
Çünkü tarihi ve coğrafyayı değiştirmek mümkün değildir. Türkiye'siz bir Avrupa ya da Avrupa'sız bir Türkiye düşünülemez ki.