Bir İngiliz'in ya da bir Alman'ın Türkiye'nin sorunlarını anlaması ve alternatif çözümler üzerinde sağlıklı yorum yapması, herhalde çok kolay değildir. Bu İngiliz'e ya da Alman'a pazar günü Türkiye'de yapılacak Anayasa referandumu ile ne tür bir yeniden yapılanma ile nelerin amaçlandığını uzun uzun anlatsanız da, anlattıklarınızdan ertesi güne çok az şey kalır belleklerde...
Tıpkı ortalama eğitimli bir Türk vatandaşının İngiltere'deki Brexit referandumunun felsefesine duyacağı aşinalık gibidir durum.
Ecnebi Türkiyeliler
Bu noktada zor olan ya da anlaşılması çok kolay olmayan durum bazı Türkiyelilerin kendi ülkelerine ecnebi gibi yaklaşmaları, kendi halklarına karşı bir nevi öfke duymalarıdır. Sanki bir ortak kader paylaşmak söz konusu değildir.
İçinde bulunduğumuz coğrafyanın yansımaları terör ve istikrarsızlık biçiminde sosyo- politik ortamımızı altüst ederken, bu ikilemden çıkmak için anayasa reformu yapmaya çalışmak bu ecnebi vatandaşlara göre sadece küçük siyasi hesaplarla izah edilebilir.
Kolay pes ederler
Aslında daha önce de bu vatandaşlarımızın ne kadar kolay pes edebileceğini görmedik mi? 1980'lere dayanan örtülü iç savaş yıllarında yüz bini aşkın Türk vatandaşının Green Card almak için ABD'ye başvurduklarını hatırlamaz mısınız? Ya da Abdulah Öcalan'ı ABD Türkiye'ye teslim ederken Fetullah Gülen'in ABD'ye sığınması, gelecekteki gelişmelerin de işareti değil miydi?
15 Temmuz darbe girişiminin arkasında sadece yerli darbecilerin olduğunu düşünenlerin oranı ne olabilir ki?
Referandumu anlamak
Kısacası bu tür düşünce çeşitlemeleri arasında pazar günü hepimizin geleceğini ilgilendiren bir anayasa referandumu yapacağız. Bu referandum sonunda sadece Tayyip Erdoğan'ın yetkilerinin artacağını düşünen ecnebilerden biriyseniz, sizi anlamak kolaydır. Ama bu durumda sizin ülkenin sorunlarını anlamak konusunda olaylara Fransız ya da Alman yaklaştığınızdan öteye bir şey söylemek de pek mümkün olamaz.