Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Anayasa Değişiklik Kanunu'nu onaylaması ile artık muhtemelen 16 Nisan'da yapılması beklenen referandum sürecine girmiş olduk.
Bu referanduma uzanan kampanya sürecinde, küçük ve kısır hesaplardan arındırılmış bir siyasi rekabete tanık olmamız hepimizin yürekten isteğidir. Çoğulcu ve özgürlükçü demokrasinin vazgeçilmez ön şartı, tabii ki farklı görüşlerin seslendirilebilmesidir. Bu bakımdan referandumda Evet denilmesini savunanlar kadar Hayır denilmesini savunanların da var olacaklarını kabul etmemiz gerekiyor.
Safsatadan kaçınalım
Referandumda sağlıklı bir sonuca ulaşılması için, farklı görüşleri savunan tarafların demagojiden ve safsatadan uzak söylemlerle mesajlarını topluma iletmeleri, demokrasinin geleceğine dönük de anlam taşıyacaktır. Bu açıdan bazı yanlış ve haksız söylemleri şimdiden saptamamız doğru olacaktır. Bunları sıralarsak...
Rejim değil sistem
- Bu referandum bir rejim değişikliğini değil bir sistem değişikliğini halkoyu önüne getiriyor. Rejim yine "Cumhuriyet"tir. Ancak Parlamenter sistemden Başkanlık sistemine doğru bir geçiş söz konusudur. Yine de tam olarak Başkanlık sistemi denilememiştir.
Düzeyi düşürmek
- "Hayır'da hayır vardır" benzeri tekerlemeler, bu referandum kampanyasının düzeyini düşürmekten başka bir işe yaramayacaktır. Çünkü bu referandumda Evet çıkması ile Türkiye normal gündemine dönecek, hem siyasi hem de ekonomik istikrar daha güçlenecektir. Yani Hayır'da hayırsızlık olması ihtimali daha fazladır.
Kişilere takıntılı olmak
- Referandumda oy kullananların kişilere dönük takıntılardan uzak olmaları, siyasi aklın ve sağlığın gereğidir. Rejimler de sistemler de kişiler tarafından hayata geçirilir. Ve demokraside kimse ebedi iktidar sahibi değildir. İktidara alternatif olmak isteyenler, rakiplerini yermekten çok kendi yeteneklerini ve ufuklarını topluma duyurmalıdırlar.