Kelimelerin kifayetsiz kaldığı günleri yaşıyoruz. Her terörist bombası, canını kaybedenlerin yakınlarına tarifsiz kederler bırakarak infilak ediyor. "İkinci Kurtuluş Savaşı" ya da "Milli Seferberlik" gibi kavramlar acıları yok etmiyor ama bu haince saldırılar karşısında, ulusal kararlılığımızı daha da pekiştiriyor.
Uçakla yapılan uzun yolculuklar için "Geri dönüşü olmayan nokta" diye bir kavram vardır. Bu yolculukta geri dönüşü olmayan nokta geçildiğinde artık ileri giderek hedeflenen noktaya ulaşmak şarttır. Çünkü artık uçağın yakıtı yola çıkılan noktaya geri dönmeye yeterli değildir.
Geri dönemeyiz
Ülkeler için de "Geri dönüşü olmayan noktalar" vardır. Örneğin kimse Türkiye'nin 1920'lere geri dönmesini, Sevr Antlaşması'nın maddelerini hayata geçirmesini bekleyemez. Türkiye için Edirne'den Kars'a uzanan alanda yaşayan 80 milyon insan bölünmez bir bütünün parçalarıdır.
Ortadoğulu komşularımızın vekalet savaşları ile parçalanmalarını, aynı inançtan olan insanların birbirlerini boğazlamalarını, tarihi kentlerin harabeye dönmesini izlerken, Türkiye için geri dönüşü olmayan noktanın çoktan geçildiğini daha açık ve seçik görmekteyiz. Terörist bombaları ile ya da hainlerin kurdukları tuzaklarla unutturulması mümkün olmayan bir gerçek bu. Türkiye'nin Irak'a ya da Suriye'ye döndürülmesi mümkün değil.
Asla taviz yok
Evet... Şimdi de Kayseri'de patlayan terörist bombasının sebep olduğu acıları milletçe yaşıyoruz. Ve Başbakan Binali Yıldırım'ın sözlerini yürekten paylaşıyoruz:
"-FETÖ, PYD, DEAŞ adı ne olursa olsun bunların hepsi eli kanlı terör örgütüdür. Biz sırtımızı milletimize yaslıyoruz. Ülkemizin bütünlüğünden asla taviz vermeyeceğiz. Türkiye'nin büyümesine bu alçaklar engel olamaz. Hiç kimse yürüdüğümüz yoldan bizi döndüremez."