Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

Jeo-politik kadere itirazsız razı mı olmalıyız?

Galiba tarih ve coğrafya bu bölge toplumlarının kaderine darbeleri de, siyasi içerikli davaları da yapıştırmış. Jeo-politik konumumuz bizi Irak ya da Suriye olmaya mı zorluyor acaba? Tam "Vesayetçi demokrasi artık bitti" derken şu 15 Temmuz darbe teşebbüsü olmasaydı, bunu izleyen tutuklamalar, tasfiyeler olur muydu?

Keşkeler...
Keşke yakın tarihimizde hiç askeri darbe yaşamamış olsaydık. Keşke 20'nci yüzyılın ikinci yarısında bir başbakanı idam etmiş olmak gibi bir ayıbımız olmasaydı... Keşke dini cemaat kuranlar ihanet yerine gerçekten hizmete adasalardı kendilerini... Keşke topraklarımızda işlenmiş faili meçhul cinayetler hiç olmasaydı. Ama olmuşlar için "Keşke olmasaydı" diye yakınmanın tabii ki pek anlamı yok. Sonuçta olanla ölene çare yoktur.

Şiire kaçış
Belki şiirlerde böyle hayaller kurulabilir. Örneğin Orhan Veli'nin "Rahat" şiirinde yaptığı gibi...
"Şu kavga bir bitse dersin,/ Acıkmasam dersin,/ Yorulmasam dersin;/ Çişim gelmese dersin,/ Uykum gelmese dersin;/ Ölsem desene..."
Olmaması gerekenlerin olması gerekenlerden fazla olduğu ortamlarda yapılması gereken şey, yaşananlardan ders alıp, tarihi kısır bir döngü olmaktan çıkartmaya çalışmak değil midir?

Ders alıyor muyuz?
Bilmediklerinizin bildiklerinizden fazla olduğu durumlarda yapmanız gereken şeyler bellidir. Eğer konu yargıya aktarılmışsa, iddianameleri ve savunmaları dikkatle okursunuz. Sonra da kendi mantık yapınız ve siyasal konumunuz gereği vardığınız yargı ile yargının vardığı kararı karşılaştırırsınız. Bazen sizin kararınız yargının kararından hem daha adil hem de hukuka daha uyarlı olabilir.
Ve keşke bu çeşit davaları belirli kamplar birbirlerine "Gördün mü" veya "Şimdi sıra senin" demek için kullanmasalardı.

Çetin Altan ve Necip Fazıl
İnsanların ne tür dürtü ile birbirlerini kırmak için ellerinden geleni yaptıklarını, yıllar önce Çetin Altan şöyle anlatmıştı: Necip Fazıl Kısakürek her gün "Ankara Telgraf" gazetesinde Çetin Altan hakkında ağır yazılar yazarken, bazı geceler de onun evine gelirmiş.
Bir gün Çetin Altan sormuş:
- Yahu Necip Fazıl, neden her gün sövüp duruyorsun bana?
Necip Fazıl "Sen onlara inanıyor musun" dedikten sonra eklemiş:
- Beynimin içindeki yarasalar, kanatlarını ufuklara vura vura kırıyor ve kanıyorlar; sadece sen anlarsın bunu.
Necip Fazıl'ın en takıntılı olduğu söz Pascal'ın "Yalnız ölürüz" sözüymüş...bÇetin Altan'a "Bizi yan yana sıralasalar da, kurşuna dizseler; yine de yalnız ölürüz değil mi" dermiş.
Evet... Yaşarken de yalnız olmaktan çok mu hoşlanıyoruz?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA