Acaba Amerika'yı çok mu önemsiyoruz?
Tabii ki Amerika'yı hafife almak akıl dışı bir davranış olur. Soğuk Savaş yıllarından bu yana içinde bulunduğumuz ittifakın lideri olan bu süper devletin hem dış hem de iç siyasetimizdeki etkilerini görmezden gelemeyiz. En azından demokrasimizin rafa kaldırıldığı askeri darbe dönemlerinde, yön veren etkinin Washington'dan geldiğini artık çok iyi biliyoruz.
Önemseyelim ama...
Ancak yine de Amerika'yı önemserken, ölçülü davranmakta da yarar vardır.
Çünkü insanın olduğu gibi devletin de kafası karışabilir.
Böyle durumlarda en güçlü devletler bile beklenmedik hatalar sonucu güvenilirliğini kaybedebilir.
Şu andaki Amerika böyle bir kafa karışıklığının tam ortasındaki bir görüntü vermektedir.
Görev süresi sona ermekte olan Başkan Obama'nın söyledikleri ile Amerika'nın aldığı kararlar arasındaki çelişkiler, tam bir kafa karışıklığını göstermiyor mu?
Obama'nın tutarsızlıkları
Örneğin Obama her fırsatta İsrail'i kınamakta ve Netanyahu'nun izlediği politikanın barışı imkânsız kıldığını söylemektedir.
Ve aynı anda Amerika İsrail'e 34 milyar dolarlık silah verme kararını açıklamaktadır.
Örneğin Obama başka ülkelerin iç siyasetine karışmak konusunda hiç sakınca duymamakta ve sonuçta zor duruma düşmektedir. Buna bir örnek, Obama'nın İngiltere'ye gidip AB üyeliği konulu referandum kampanyasında Cameron'la birlikte "evet"çilerin yanında yer alması değil midir?
Aynı Amerika'da başkanlık seçimlerine kazara Rusya'nın etki yapması ihtimali karşısında ise çok sert tepkiler gösterilmektedir.
İşimiz kolay değil
Amerika'nın kafa karışıklığını NATO müttefiki Türkiye ile terörist Kürt örgütleri arasında tercih yapamamasından, FETÖ'cülere kucak açmasından veya Irak'ta Musul'u kime peşkeş çekmeyi kararlaştıramamasından da görebiliriz.
Yani işimiz zor... En büyük müttefikimize kızmak yerine ona yardım etmemiz gerekiyor. Çünkü bu ülkenin kafa karışıklığı yeni Başkan'ın seçiminden sonra da devam edebilir. Zıvanasından çıkmış seçim kampanyası bu ihtimalin fazla olduğunu gösteriyor.