Yaşanan gerçekler ile siyaset dünyamızdaki tartışma konularımız ne kadar farklı...
"Önce Zap Köprüsü'nü yapın, sonra Boğaz'a köprüyü düşünün" içerikli siyasal kampanyalardan bu yana Boğaz'a iki köprü yapıldı. Bugün Boğaz'ın altından geçen ikinci tünelin açılışı için gün sayılıyor, 3'üncü Köprü de hizmete girmek üzere... 1960'larda Otomotiv sektörü "Komprador burjuvazi"nin "Montaj endüstrisi" diye hafife alınırdı. Otomotiv sektörümüz, bugün ihracat rekorları kırmıyor mu? Ya da İstanbul'un bir metro ağına sahip olacağını hayal edebilir miydik?
Hepsi antika oldu
Kamunun hepimizin hizmetine sunulan alt ve üst yapı yatırımlarını bir kenara bırakalım... Bireysel yaşamımızı değiştiren global buluşları hatırlayalım. Sony'nin Akio Morita'sının 1960'ların devrim yaratan "Walkman"i artık antika... Apple'ın Steve Jobs'unun "Ipod"u ise üretimden çıkartıldı. Şimdi hem Iphone, hem de Ipad bir nevi müzik arşivi değiller mi?
Rekabetin öğeleri
Tüketiciler artık ihtiyaçlarını değil hayallerini belirleyen ürünlere talep gösteriyor. General Motors değişik renkteki otomobillere Motorola radyolarını koyarak, Ford'un siyah T Modeli'ni tahttan indirmişti. Şimdi de GSM cep telefonundaki kameranın pikseli veya internete ulaşım gücü ve sürati ile rekabet yaratıyor markalar.
Tüm dünyadaki televizyon kanallarını ve YouTube gibi kozmik hafızalardaki görüntüleri cep telefonunuzdan izlerken, çok kanallı ve renkli televizyonu devletin "İsraf olur" diye engellediği yılları unuttunuz mu?
Değişim programı yok
Ama siyaset dünyasının polemikçi aktörleri için sanki bunlar hiç olmadı... 1930'larda, ya da 1960'larda ne tartışılıyorsa, bugünkü kavga konuları aynı değil mi? Muhalefetin topluma bir "Değişim Programı" sunmak yerine kişilere takıntılı kavga sürdürmesi, günümüzün çözüm bekleyen bir önemli sorunu değil mi?
Dün Özal'dı bugün Erdoğan
Bizdeki radikal değişim süreci Turgut Özal'ın "Transformasyon" dediği icraatla başladı. Başbakan Erdoğan'ın liderliğindeki AK Parti iktidarı döneminde de, Özal'ın başlattığı süreç devam ediyor. Ama bu değişim sürecinden en fazla yararlanan kesimlerin geçmişte Özal'a duydukları öfke, şimdi Erdoğan'a yönlenmiş durumda.
Beyaz Türkler
Kendilerini "Beyaz Türkler" olarak gören ve AK Parti iktidarına kuşku ile bakan kesimlerin, şu anda dertlerine ilaç olabilecek bir muhalefet partisi bulabildiklerini söylemek mümkün mü? "Beyaz Türkler" değişimden en fazla yararlanan kesimler. Dış ticaretteki, turizmdeki, teknolojideki açılımları en fazla onlar değerlendiriyor. Kıbrıs sorunu çözüme kavuşur ve AB'nin yolu açılırsa, Kürt sorunu kalıcı bir siyasi çözüme bağlanıp bölücü terör sona ererse, Beyaz Türkler'in yaşamları daha kolaylaşmayacak mı?
Farkı anlamak
Bu bakımdan, AK Parti'nin pek çok maddesi gerçekleşen değişim programına kuşkulu yaklaşan mutsuz kesimlerin, iktidar eleştirisi kadar muhalefet eleştirisi yapması da gerekiyor.
Amerikalı yönetim ve girişim kuramcısı Seth Godin "Sıradan insanlar fark yaratamaz, farkı farklı insanlar yaratır" der. Ama sıradan insanların hiç olmazsa "Fark"ı anlamaları da beklenemez mi? Yeni demokrasinin öğelerinin eskisinden farklı olduğunun anlaşılması, muhalefetin ve muhalefete bel bağlayanların temel ihtiyacı değil mi?