Çinli bilge Konfüçyus pek doğru olarak "İnsan ne kadar dönerse dönsün arkasını göremez" demiş ama bugünün dünyasında "Önünü görememek" de toplumların arkalarını görememesinde olduğu gibi, sorunlu durumları ifade ediyor.
Yine de yarının temellerinde dünün taşlarının bulunduğunu hiç unutmayalım. Dünle kavga edip onu yok saymak yerine, ondan yararlanmak, bilgilenmek, ders almak aklın gereğidir. Bu konuda Churchill de "Geçmişle bugün arasında bir mücadeleye kapılırsak, istikbali kaybettiğimizi görürüz" dememiş mi?
Ekonomi ve siyaset
Birincisi dünden bugüne dış dünyaya her konuda bağımlı olduğumuzu ve karşılıklı etkileşim içinde bulunduğumuzu hiç unutmamalıyız. Demokratik deneyimlerimiz bile global ekonomik dalgalanmalara endeksli olarak inişler ve çıkışlar yaşamadı mı? Mesela dünyanın gördüğü en büyük ekonomik kriz olan "1929 Bunalımı"ndan bize nelerin yansıdığını hatırlamaz mısınız?
Serbest Fırka
1929 global krizi sonunda ekonomik durgunluğa girilip, işsizlik yaygın hale gelince, Cumhuriyet'in ilk ciddi çok partili demokrasi denemesinin ürünü olan ve Atatürk'ün talimatı ile kurulan "Serbest Fırka"ya halk büyük ilgi göstermişti. Ertesi ay yapılan yerel seçimlerde Serbest Fırka başarılı sonuçlar alınca, işin yönü değişivermişti.
Totaliter sisteme geçiş
Atatürk, Serbest Fırka'nın lideri Fethi Okyar'ı "Siz hemen birkaç ay içinde iktidara geçmek için uğraşıyorsunuz. Hiç beklemeğe tahammül göstermiyorsunuz" diye azarlayınca, 1930'un ortasında (Ağustos) açılan parti, aynı yılın sonu gelmeden (Kasım), kendisini kapatmıştı. "Tek Partili" totaliter sistemin tırmanışı böylece başlamıştı. Aynı yıl "Türk Parasını Koruma Kanunu" ile Özal Reformlarına kadar süren katı kambiyo rejimi devreye girmiş ve Merkez Bankası kurulmuştu. Türkiye ekonomide devletçiliği ve korumacılığı benimserken, dış ticarette takas ve kliring sistemine geçilmişti.
Siyasi karşılıklı etkileşimler
Siyasetteki global karşılıklı etkileşim gerçeğini de artık "Kürt realitesi"nin bir "Ortadoğu sorunu" olduğu noktasında gerek İran'a gerekse Irak'a ve Suriye'ye bakarak da görmüyor muyuz? Demek ki biz bu gerçeğin bize kötü yansıması olan "PKK terörü"nü bitirsek bile, sorunun nihai çözümü sadece bizim elimizde olmayacaktır.
Özeleştiri şarttır
Bu noktada kendimizi zaman zaman insafsızca bile eleştirmeli değil miyiz? Çünkü ortaya çıktıkları zaman hemen çözüm üretilip üzerlerine gidilse halledilecek sorunlar zamana bırakılıyor... Sonra bunlar kriz konusu haline geldiği zaman da, bunların ilk ortaya çıktığı koşullar aynı kalmış gibi, artık güncel gerçeklerle hiç uyumu kalmamış önlemler alınır.
Ah o dış güçler
Eleştirenlere de "Görüyorsunuz ki sorunların üzerine gidiyoruz" denilir. Sorun çözümlenemeyince de mesela "Dış güçler bizi engelledi" gerekçesi ile çözüm daha öteye ertelenir. Sonuçta "Kürt realitesi"nin "Bölücü terör" içeriği ile kronik bir kriz konusu haline dönüşmesinde de, buna benzer bir süreç yaşanmadı mı? Ve "Bölücü terörün kaynağı içeride mi yoksa dışarıda mı" sorusunun cevabını tam olarak verebiliyor muyuz bugün? Veya bütün önemli ulusal sorunlarımızın aynı zamanda uluslararası sorunlar olduğunu da görebiliyor muyuz?