İçe dönük yaşayarak geçirdiğimiz yılların sona ermesi beraberinde şoklar da getirdi...
Çünkü çok uzun bir dönem içimize kapanmıştık. O dönemde ne liberallik, ne de sosyalistlik siyasete girebildi... Ne Anadolu'nun ne de Mezopotamya'nın gerçeklerinden haberdardık. Latin alfabesine geçişle, Cumhuriyet kuşaklarının dedelerinin kitaplarını okumaları da, zaten imkansız hale gelmişti.
Osmanlı fobisi
Bu içe dönük yaşamın bir nedeni de, Cumhuriyeti kuran kadroların "Ya sonumuz Osmanlı gibi olursa" fobisine sahip olmalarıydı. Osmanlı'nın dünya olaylarının orta yerinde bulunması ve bu konumun iyi yönetilememesi nedeniyle imparatorluğun sonunda çökmesi, Cumhuriyet ideolojisini oluşturan kadroları içe dönük bir siyaset ve düşünce yapısına itmişti. "Eski" gibi "Yabancı" olan her şey, Cumhuriyet rejimini tehdit edebilirdi.
Dünya değişti
Bir İngiliz yazar Ankara'yı "Hititler'den Cumhuriyet'e atlayan ve aradaki dönemleri hiç olmamışlar gibi yok sayan bir bilim- kurgu müzesine benziyor" diye anlatmıştı yıllar önce... Kuşaklar boyu böyle düşündürüldük, bu yapıya uygun eğitim aldık. Sınırlarımızın yanı başındaki gelişmeler bile, çok uzak bir uydudaki bizi etkilemeyecek olaylar şeklinde izlendi.
Yanı başımızdaki Yunanistan iç savaş yaşadı, Balkanlar'da bir kuşakta iki kez rejimler değişti, Kuzeyimizde Sovyet İmparatorluğu çöküp dağıldı, Komünist Çin kapitalist oldu, Ortadoğu'da haritalar değişti.
Etkileniyoruz
Şimdi yeni bir dönemdeyiz. Ne kadar "Biz bize benzeriz" desek bile, bizim dışımızdaki ülkelere hem benzediğimiz hem de onlardan etkilendiğimiz kesin. Siyasetimiz de ekonomimiz de dünyadaki gelişmelere endeksli artık... Bölgemizde ve dünyada ne oluyorsa ve neler varsa, hepsi Türkiye'de bulunuyor. "Soğuk Savaş"ın kalıplaşmış blokları da dağıldı... Kimin hangi konuda kiminle ittifak yaptığı kestirilemiyor.
Yeni görevler
Şimdi yeni bir dönem ve yeni görevler var önümüzde. "Kürt Realitesi"ni terörden soyutlayıp, kalıcı demokratik çözüme bağlamak bizim ana meselemiz... İktidarı ve muhalefeti ile toplumsal bir uzlaşmayı sağlar ve yeni bir özgürlükçü Anayasa yapabilirsek "Türk Baasçılığı"nın son izleri de sosyo- politik yaşamımızdan buharlaşabilir.
Onlar azınlıkta
Eski Türkiye'den kalan dondurulmuş beyinlerin sahipleri ne derlerse desinler, geriye dönüş mümkün değil artık... İçinde bulunduğumuz "Bilişim Çağı"nda, "Bilgi"ye ulaşmak çok kolay... Topluma "Bilgi" olarak sunulan önyargıların ve ezberlerin balonu, bilgisayarın bir tıkı ile patlatılabiliyor. Bilgi sahibi olmak yerine derinine bilgi sahibi olmadıkları sorunlar karşısında "Kamplaşma"yı tercih eden dondurulmuş beyinler artık azınlıktalar.