Yılın sonuna bir gün kala siyasal yaşamımızın yakın geleceğinde bir seçim olmayacağını bilmek, yarına geçen yılların sonlarında olduğundan farklı bakmamızı sağlıyor... Halkın seçtiği bir Cumhurbaşkanı'nın ve TBMM'de çoğunluğa sahip bu Cumhurbaşkanı ile uyumlu bir iktidarın varlığı, siyasi istikrarın sosyo- politik yaşamımıza egemen olacağı anlamına geliyor.
Sorunlar bitmez
Elbet bu durum önümüzdeki dönemin sorunsuz geçeceği anlamına da gelmiyor. Birbirini izleyen krizler, sıcak çatışmalar, özellikle Ortadoğu'da hissedilen harita değişikliğine ilişkin beklentiler, Türkiye'yi dün etkilediği gibi, yarın da etkileyecek. Nitekim Güneydoğu coğrafyamızın yerleşim merkezlerinde sahnelenen terörist eylemler, bizim sınırlarımızın dışında tezgâhlanan oyunları ve hesapları da yansıtmıyor mu? Siyasi iradelerinin yönünü bu topraklardaki insanların beklentilerinden değil de Kandil'in veya Moskova'nın güdülerinden belirlemeye çalışanların herkes farkında.
Daha bilinçliyiz
Ama Türkiye eskisinden farklı bir kararlılık içinde ve eskisinden çok güçlü bir ekonomik yapıya sahip olarak bu oyunları boşa çıkartacaktır. Toplum kimlerin neye oynadıklarını, kimin Türkiye'nin bütünlüğünden yana olduğunu, kimin demokratik rejimi ve barış ortamını içine sindiremediğini artık fark etmiştir. "Hayır işliyoruz" diyerek devleti ele geçirmek için örgütlenenlerin foyaları da açığa çıkmıştır.
Bir kısım medyanın ve derin devletin algı yönetimi ile geçmişte toplumun beynini nasıl yıkadıklarını artık hepimiz biliyoruz... Adnan Menderes'in ve Turgut Özal'ın nasıl yalnız bırakıldıklarını da hepimiz öğrendik. "Yeni Türkiye"de bu eski tezgâhlara artık meydan verilmeyecektir...
Değişim süreci
Yine de dünyanın çarpıcı bir değişim sürecinden geçtiğini ve hiçbir coğrafyanın bu sürecin etki alanı dışında kalamayacağını bilmeliyiz. Sonuçta "Değişim" dünya savaşları ile gerçekleşmiyor bu yüzyılda... Çok boyutlu, çok etkenli ve çok bilinmeyenli bir global çatışmanın sancıları var her coğrafyada... Komünist Çin'in dünya kapitalizminin yıldızı olduğu, siyah derili bir Başkan Beyaz Saray'da otururken Amerikan polislerinin siyah derilileri vurdukları bir dünyada yaşıyoruz.
Bu da geçer
"Göçmenler ülkesi" Amerika'da Başkan aday adaylarının kendileri gibi olmayan, kendilerinden farklı inançlara sahip insanları düşman ilan ettiklerini izlerken, bu durumu yadırgamıyor muyuz? Daha ötesi var mı? Rusya ile Ukrayna'nın birbirlerine düşman olacaklarını, kim tahmin edebilirdi ki?
Neticede yarın 2015'in son günü... Ve göz açıp kapayana kadar 2016'nın da son gününe gelmiş olmayacak mıyız?