Gelecekte olabileceklere dönük tahminleri seslendirmek için seçebileceğiniz mesleklerden biri "Falcılık" ise diğeri de "Yorumculuk" değil midir?
Selahattin Demirtaş "Biz bütün Türkiye'nin partisiyiz" diyerek HDP'nin Cumhurbaşkanı adayı olduğu zaman ona oy veren beyaz Türkler veya onu parlatmak için birbiriyle yarışan bazı yorumcular, bu kişinin iki yıl sonra büründüğü kimlik karşısında şimdi "Bizi aldattın" diye ağlamaktalar ya...
Falcı olsalardı
Demek ki bu kapsama giren yorumcuların kendilerine meslek olarak "Falcılık"ı seçmeleri daha doğru olacaktır. Çünkü falcıların yaptıkları yanlış tahminlerden ötürü, kendilerinden hesap sorulmaz. Zaten onlar da yanlış tahmin yapmak ihtimaline karşı alternatif öngörüler için altyapıları hazırlarlar. Örneğin doğacak bebeğin cinsiyeti için kendilerine danışılan falcılar, iki ayrı koltuğun minderlerinin altına makas veya bıçak koyarlar.
40 yıllık Yani, Kani olur mu?
Oysa yorumcular bir kişinin ilerde bürüneceği kimliğin o günkünden farklı olup olamayacağını tahmin etmek için, onun geçmiş söylem ve davranışlarına bakmak zorundadırlar... Eğer bir siyasetçi mesela PKK terörüne karşı hiç tepki koymamışsa, gözünü ve kulağını Kandil'e dikmişse, onun ileride hangi çizgiyi izleyeceğini tahmin etmek zor değildir. Çünkü 40 yıllık Yani'nin bir günde Kani olamayacağı, atasözlerine bile girmiştir.
Rota düzeltiyorlar
Bu açıdan bakıldığında şimdi "Bizi aldattın" diyerek Demirtaş'a sitem eden türdeki yorumcuların, sade Demirtaş konusunda değil her konuda yanlış yorumlar yaparak, yıllardır gazetelerini de gazetelerinin patronlarını da ne tür çıkmaz sokaklara sürükledikleri herhalde artık görülüyor... "Kitle gazeteleri" olarak sunulan yayın organlarının yorumcularının, kitlelerin eğilimlerinden ne kadar habersiz oldukları, "Halkın ruhu"nu anlamaya çalışmak yerine kendilerini "Gezi ruhu"nda bulmaları, sonunda bu gazeteleri çok gecikmiş bir rota düzeltmesi arayışına sürüklemedi mi?
Bir tehlike
Bu yeni tablonun içerdiği tehlike ise, kendilerini artık "Yandaş" ve "Destekçi" olarak sunmaya çalışan bu yayın organlarının yorumcularının bundan sonra kraldan fazla kralcı olmaları ihtimalidir. Geçmişte her yaptıkları tahmin yanlış çıkan, gözlerinin önündeki gerçekleri göremeyen bu tür insanlar, bundan sonra yapılacak yanlışları da "Doğru" olarak sunarlarsa, yönetime verecekleri destek de yönetenleri şirazelerinden çıkartabilir...
Sessiz çoğunluk
Ama çok da endişelenmek galiba gerekmiyor. Çünkü "Sessiz Çoğunluk" neyin doğru neyin yanlış olduğunu, verdiği oylarla her seferinde şaşmaz biçimde belirlemiştir. Yönetenlerin de artık gürültücü destekçilerin değil sessiz çoğunluğun sesine kulak vermeleri gerektiğini de, herhalde bu yönetenler öğrenmiş olmalıdırlar.