Bugünü anlamak ve yarını daha sağlıklı tahmin edebilmek için dünü bilmek tabii ki kaçınılmaz bir gerekliliktir. Ama bugünü dünün koşulları içinde anlamak da pek mümkün değildir.
Yaşanan zamanı doğru değerlendiremezseniz eski Yeşilçam'ın özensiz tarihi filmlerindeki Fatih Sultan Mehmet'in kol saatine bakması veya Kanuni'nin akıncıları koşarken arkada telgraf direklerinin görülmesi benzeri anakronik yanılgılara sürüklenirsiniz. Kurumlar için de, bu kurumları yönetenler için de yurt ve dünya koşullarının bugünkü gerçeklerine uyumlu olabilmek, aynı ölçüde önemlidir.
Gerçekler çarpıcıdır
Mesela HDP'li Demirtaş Moskova'da kendisine müttefik ararken, silahlı eylemlerle ayrılıkçılık yapan Çeçenler hakkında Putin'in ne düşündüğünü acaba hiç merak etti mi? Rus kentlerinde hendek kazıp "Hafif silahlar"la birileri eyleme geçseler, acaba Moskova bunu nasıl karşılardı? HDP'lilerin kendilerini Ankara'daki TBMM yerine Moskova'daki bir "Büro"da anlatmaya özenmeleri, onların hâlâ "Soğuk Savaş"ın devam ettiğini sandıklarını göstermez mi?
Dün ile bugün arasındaki farklardan biri de, demokrasi ve meşruiyet karşıtı kesimlerin arasındaki yapı farkı değil mi?
Yeni muhafızlar
Eski Türkiye'de kendilerini "Cumhuriyet Muhafızları" olarak gören kesimler yönetimin seçilmiş siyasetçilerin eline geçmemesi için her türlü yöntemi meşru gören söylemlerin ve hatta eylemlerin sahipleri konumundaydılar. Bugünün Cumhuriyet Muhafızları konumunda ise mesela "FETÖ Örgütü" yok mu? Devlet yönetimini ele geçirmek için kullandıkları yöntemin "Seçilmek" yerine "Sızmak" olduğunu hepimiz görmedik mi?
Farklı gerçekler
Eski Türkiye'de demokrasi ile askeri darbelerin birbirleri ile nöbetleşe iktidarı devralarak "Rejim"i devam ettirecekleri bile kabul edilmiyor muydu? Ama artık "Yeni gerçekler" eskisinden çok farklı anlayışları gerektiriyor. Üstelik eskiden de var olan ama geçmişin koşullarında görmezden gelinebilen gerçekler de, şimdi tüm etkileri ile sosyo-politik sürece olumlu ve olumsuz ağılıklarını koymaktalar. Kısacası iç dinamikler de, dış konjonktür de eskisinden çok farklılar.
Yeni anayasa şarttır
Saddam Irak'ındaki gibi bir "Baas" modelinin de, Tayland'daki gibi "Askeri demokrasi" modelinin de bu ülkede uygulanmaya çalışılması, artık onarılması imkânsız siyasal ve sosyal felaketlere yol açabilir. Bir başka deyişle Türk siyaset yaşamının demokratikleşmesi yolunda "Dönüşü olmayan nokta" geçilmiş durumda. Artık "İdeolojik devlet" anlayışının yeni bir Anayasa ile değiştirilmesi ve yeni gerçeklere uyarlanması zamanı gelmiştir. Bu gereksinmeyi görmezden gelirsek, 21'inci yüzyılı da, 20'nci yüzyılda olduğu gibi krizler sarmalında geçiririz.