Çok partili demokrasi denemesinin ilk ürünü olan "Serbest Fırka"nın öyküsünü hatırlar mısınız? Dünyanın gördüğü en büyük ekonomik kriz olan "1929 Bunalımı"nın sonuçları bize de yansıyınca ekonomi durgunluğa gömülmüş ve işsizlik yaygın hale gelmişti. Cumhuriyet'in ilk ciddi çok partili demokrasi denemesinin ürünü olan ve Atatürk'ün talimatı ile kurulan Serbest Fırka'ya bu ortamda halk büyük ilgi gösterdi. Ertesi ay yapılan yerel seçimlerde Serbest Fırka başarılı sonuçlar alınca, işin yönü değişiverdi.
Tek parti ve devletçilik
Atatürk, Serbest Fırka'nın lideri Fethi Okyar'ı "Siz hemen birkaç ay içinde iktidara geçmek için uğraşıyorsunuz. Hiç beklemeğe tahammül göstermiyorsunuz" diye azarlayınca, 1930'un ortasında (Ağustos) açılan Parti, aynı yılın sonu gelmeden (Kasım), kendisini kapattı.
Bir anlamda "Tek Partili" totaliter ve katı devletçi sistemin tırmanışı böylece başladı. Aynı yıl "Türk Parasını Koruma Kanunu" ile "Özal Reformları"na kadar süren katı kambiyo rejimi devreye girdi ve aynı yıl Merkez Bankası kuruldu. Türkiye ekonomide devletçiliği ve korumacılığı benimserken, dış ticarette takas ve kliring sistemine geçildi. Totaliter sistemlerin ve tek adamların (Hitler, Mussolini, Stalin, v.b) dünyasında, Türkiye'nin durumu bunlara uyumluydu.
Her şey değişirken
1929'dan 1980'e kadar geçen zaman içinde dünyada çok şey değişti. 2'nci Dünya Savaşı ve ertesinde Soğuk Savaş yaşandı. Mihver Devletleri yenilince Türkiye Batı Bloku içinde yer alabilmek için, çok partili demokrasiye geçti. Bu arada hem Avrupa Konseyi'nin kurucu üyesi olduk, hem de NATO'ya girdik. Ama devletçi ve korumacı ekonomik model, Turgut Özal'a kadar hiç değişmeden korundu. Ve ekonomik krizler ile siyasi krizler sarmalında, askeri darbelerle zamanımızı geçirdik...
İç dinamikler
"Bütün bu durumlardan ne çıkar" sorusunun cevabına gelince...
Hiç unutmamamız gerekenlerin başında dış konjonktürün, çoğu zaman iç dinamiklere ağır bastığı ya da onları etkilediği gerçeği vardır. Aynı şekilde Türkiye'nin tüm önemli ulusal sorunlarının, aynı zamanda uluslararası sorunlar olduğunu da hiç unutmamalıyız.
Dünya ile uyum
Vizyon sahibi ve halk desteğini almış siyasetçiler dönem dönem dış konjonktürü, iç dinamikleri olumlu yönde etkilemek için değerlendirebilirler. Ama bunda aşırıya kaçıp, iç dinamiklerin dış konjonktürü değiştireceği yanılgısına düşülmemesi gerekir. Ayrıca ekonomi siyasetin ana yol göstericisidir... Kısacası dış dünya dengeleri ve konjonktürü ile uyumlu olmak Türk siyasetinin ve siyasi istikrarın temel vazgeçilmezidir... Bunu bugün de şiddetle hissetmiyor muyuz? Mesela 2'nci Dünya Savaşı'ndan Hitler Almanyası galip çıksaydı, Türkiye çok partili demokrasiye geçer miydi?