Yeni Türkiye'nin eskisinden farkı, sade AK Parti iktidarı öncesi ve sonrası karşılaştırılarak anlaşılamaz... Tek Parti'den çok partili demokrasiye geçiş ve kentleşme, sanayileşme gibi olguların getirdiği hızlı değişim, 1950'li yıllardan başlayarak yaşamımızı etkiledi.
Rahmetli Turan Güneş "1950'ye kadar Kandıra'daki kasaptaki koyunu kaymakam, mal müdürü ve kasabadaki diğer bürokratlar satın alırdı.
1950'den sonra bu koyunu esnaf, eşraf satın almaya başladı. Memurların gücü et almaya yetmez oldu" diye anlatmıştı demokratik değişimin sosyo- ekonomik tabloya yansımasını...
Damat adayları
Tek partili Cumhuriyet Türkiye'sinde, evlilik çağına gelen genç kızların en gözde eş adayları, vali, kaymakam, genel müdür gibi üst bürokratlardı. Bu da ekonomik mantığa uygundu. Derken genç kızların gözde eş adaylarının meslek sıralaması da değişti.
"Beni isteyen genç hem mühendis, hem de bir katı var" söylemleri devreye girdi. "İş adamı" diye bir mesleğin olduğu hem kabul edildi, hem de itibar sıralamasında üst sıralara çıktı bu meslek mensupları.
Hepsi mühendisti
1950'lere doğru üniversiteden mezun olup, sonra merkez-sağ politikada tırmananların önemli bölümü mühendis değil midir? Necmettin Erbakan, Süleyman Demirel, Turgut Özal, Recai Kutan, bu listede yer alan isimlerden bazıları. Bunlar meslek yaşamlarında Türkiye'nin dar boğazlarını ekonomik altyapı eksikliği açısından gördüler.
Oysa aynı anda "Mülkiye" ve "Hukuk" da bizim sistemimizde ağırlığını koruyordu... Ve bu sistem "Hukukun üstünlüğü"ne değil, "Üstünlerin hukuku"na dayalı oluşturulmuştu. Bu sistemde "Devlet" hukukun üstündeydi. Devlete sahip olanlar da üstünlerdi.
Bir pişmanlık
Recai Kutan'la 28 Şubat dönemindeki bir sohbetimizde, şöyle bir özeleştiri seslendirdiğini hatırlıyorum:
- Bizim kesimde hepimiz mühendis olmayı amaçladık. Bunca olayı yaşadıktan sonra, keşke bazılarımız siyasal bilgiler, bazılarımız da hukuk okusaydık diye düşünüyorum.
Turgut Özal'la yaptığım uzun tartışmalarda da, ona hukukun mantık değil kurallar sistemi olduğunu ve "Hukuk mantığı"nın "Mühendis mantığı"ndan farklı olduğunu anlatmaya çalışırdım. Özal ise mühendis mantığı ile hukuku yorumlamakta ısrar ederdi. Örneğin "Anayasa bir kere delinse ne olur" çizgisindeki bir yaklaşımdı bu.
Değişim sürüyor
Eski sistemin devletçileri 1960'lardan sonra mühendisliğin alanına "Toplum mühendisi" kimliği içinde el attılar. Demokratik değişimle yönetime katılan halkı, kendi hukuk anlayışları ile etkisiz kılmaya uğraştılar. Bunların kalıntılarının günümüzde de eski yöntemlerle demokratik siyaseti yozlaştırmaya çalıştıklarını görmüyor muyuz?
Ama içinde bulunduğumuz süreç de bu büyük değişimin bir devamı niteliğinde... "Sağ" ve "Sol" kavramlarının yerine "Merkez" ve "Çevre"nin geçtiği, Kürt realitesinin siyasete ağırlığını koyduğu, tabuların buharlaştığı bir süreç devam etmekte... Bu süreçte gözde damat adayları sıralaması da sürekli değişmekte değil mi? Acaba HDP'ye oy vermiş Nişantaşılı bir genç kız "Beni bir PKK militanı istiyor" diyerek övünebilir mi?