Yunanistan'a özellikle Almanya tarafından empoze edilen ağır mali şartların kabul edilip edilmemesi tercihinde halkın eğilimini anlamak için Başbakan Çipras konuyu referanduma taşıdığında, Alman Maliye Bakanı Wolfgang Schaeuble "Oylar hiçbir şeyi değiştiremez" demişti.
Gerçekten de Yunan halkının referandumda "Hayır" demesi hiçbir şeyi değiştirmedi. Çipras hükümeti bütün şartları kabul etti.
Yunanistan uzun süreli bir kapitülasyon dönemine girdi. O dönemde Çipras'la yolunu ayıran müstafi Maliye Bakanı Yanis Varoufakis "The Guardian" gazetesine verdiği demeçte durumu tahlil ederken "Zaten biz Yunanlılar Avrupa'nın zencileriyiz" diye yakınıyordu.
Seçime giderken
Şimdi biz yeni bir genel seçime giderken oylarımızın neleri değiştirebileceğini acaba hiç düşünüyor muyuz? Bir başka deyişle acaba iç dinamiklerle dış konjonktür arasındaki interaktif ilişkilerde son kararı seçmenler mi, yoksa dış konjonktüre yön veren süper güçler mi verir?
Ya da şöyle bakabiliriz olaya... Amerika "Demokrasi getiriyorum" diyerek Irak'ı işgal etti. Bu işgal sonunda Irak'ta iç savaş başladı... Iraklı Kürtler bağımsız devlet kurma aşamasına geldiler. Şiilerle Sünniler arasındaki ayrılıktan, bir de IŞİD çıktı. İstikrarsızlık Suriye'ye de sıçradı ve o ülke de kana bulandı.
Amerika ve Irak
Bütün bu olup bitenler bize terörizm, milyonlarca sığınmacı ve istikrarsızlık biçiminde yansımadı mı? Kısacası dış konjonktürdeki gelişmeler iç dinamiklerin üzerine çöktü...
Peki bu sosyo-politik ve stratejik fiyasko, bu fiyaskonun mimarı ve icracısı olan ABD'yi nasıl etkiledi? Açıkçası olup bitenler Amerikan seçmeninin umurunda bile değil. 1980'den bu yana ABD'yi Irak'ta iki kez savaşa sokan iki Bush'tan sonra yeni bir Bush, başkan seçiminde Cumhuriyetçilerin en güçlü aday adayı.
Yanlış yapma hakkı
Kısacası her devletin ve her siyasetçinin yanlış yapma hakkının sınırları aynı ölçekte değil. Yunan siyasetçileri bu sınırları zorladıkları ve kazandıklarından çok harcadıkları için ülkeleri ve gelecekleri ipotek altına alındı. Aristo'nun, Sokrat'ın torunları kendilerini "Avrupa'nın zencileri" olarak görüyorlar şimdi.
Bütün bu olup bitenlerden çıkartılacak kıssaya gelince...
Kıssadan hisseler
Kendi ülkenizin kronikleşmiş siyasi sorunlarına çözüm üretemezken, uluslararası arenanın çözümsüz sorunlarına aktif taraf olmaktan kaçınmalısınız.
Mesela 1974'ten beri "Kıbrıs Sorunu"nu dış politikanız üzerindeki ipotek olmaktan çıkaramamışken, sizin "Filistin Sorunu"nda çözümleyici taraf olmanız pek kolay değildir. Ya da Suriye'deki iç savaşa çok fazla angaje olduğunuz zaman dış konjonktüre yön veren güçler "Türkiye'yi Suriyelileştirmek" benzeri projeleri sahneye koyarlar... İçeride de bu tür projelere destek verecek ajanlar zaten fazlasıyla vardır.