Halkın oyları ile seçilen ve üstelik 1982 Anayasası'nın verdiği olağanüstü yetkilere sahip olan Cumhurbaşkanı Erdoğan bundan sonra yeni seçime uzanacak dönemde hem tek seçici, hem de en ağırlıklı karar merkezi. Kim bilir kaç defa yazılıp söylendi... Aynı Anayasa hem "Başkanlık" hem de "Parlamenter" sistemi içerirse, bundan kargaşa çıkar... Anayasayı yeniden yazıp, temel bir tercihi uzlaşarak belirlemek yerine Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nın tuvaletindeki klozete takılan bilinçsiz siyasetçilerin, şimdi o Saray'da ikamet eden kişinin kendilerini başbakanlığa atamasını beklemeleri hem acıklı, hem de komik değil mi?
Bir Cevdet Sunay öyküsü
Rahmetli cumhurbaşkanlarından Cevdet Sunay hakkında anlatılan bir hikâyeyi yine hatırladım... Sağlığında kendisi ile birkaç kez kısa süreli görüşme yaptığımda, gülmeyi seven, mizah duygusuna sahip bir kişi olduğunu hissetmiştim. Bu nedenle "Belki bu hikâyeyi kendisi üretip, çevresine anlatmış olabilir" diye de düşündüğüm oluyor. Sunay binbaşı olduğunda Karadenizli hemşerileri gelip, yörelerinin bir sorununu çözmesi için yardım istemişler. O da "Ben sadece bir binbaşıyım. Bu sorunu çözmeye gücüm yetmez" demiş. Aradan yıllar geçmiş ve Sunay general olmuş... Hemşerileri yine aynı sorunu ona getirip yardım istemişler. Bu defa da "Ben sadece bir generalim. Bu sorunu çözemem" demiş.
Ben sadece cumhurbaşkanıyım
Cevdet Sunay Genelkurmay Başkanı olduğunda hemşerileri yine gelmişler, aynı sorunu getirmişler ona. O da "Ben sadece genelkurmay başkanıyım. Bu sorunu çözmeye gücüm yetmez" demiş. Sunay Cumhurbaşkanı olunca hemşerileri hemen Çankaya'ya gitmişler. "Senden daha yukarıda görevli yok devlette. Bu sorunu çöz artık" demişler. Rahmetli Sunay boynunu bükmüş, iki avucunu açarak cevap vermiş:
- Vallahi ben de öyle sanıyordum ama bu sorunu çözmeye hâlâ gücüm yetmiyor. Ben sadece cumhurbaşkanıyım...
Karışık durumlar
Düşününün ki 1924 Anayasası'nda "Kuvvetler Ayrılığı" falan yoktu. O Anayasa ile hem tek partili modeli, hem de çok partili demokrasiyi yaşadık. Cevdet Sunay ise 1961 Anayasası'nın sembolik Cumhurbaşkanıydı... 1982 Anayasası ile de 28 Şubat post-modern darbesi gerçekleşmedi mi? Şimdi de hem halkın seçtiği Başkan hem de Anayasa'nın olağanüstü yetkilerle donattığı Cumhurbaşkanı ve parlamenter sistemin devletin merkezine yerleştirdiği Başbakan var. Trafiğin soldan aktığı İngiltere'de Avrupa'ya uyum için trafiği sağdan akıtmayı önerenler var ya... Mesela bunlar "Uyumu adım adım gerçekleştirelim. Önce kamyonlar, sonra otobüsler, arkasından bisikletler ve sonunda otomobiller sağdan akan trafiğe geçsin" deselerdi... Doğacak kargaşayı düşünebilir misiniz?
Kuru gürültü
Şimdi bizim sistem böyle... Hem fiili Başkanlık, hem de Parlamenter sistem aynı anda var... Kifayetsiz muhterisler ise yeni bir Anayasa yapmak için uzlaşmak yerine, klozetlere falan takılıyorlar. Bazı siyasi sapıklar da, PKK'nın cinayetlerini görmezden gelip, takıntılarının nişangâhından demokrasiyi hedef alıyorlar... Buna "Çok seslilik" mi yoksa "Kuru gürültü" mü demeliyiz?