Bazılarına göre bizim ata sporumuz cirittir, bazılarına göre de güreştir. Oysa sosyo-politik geleneklerimizi ve bugünkü yaşamımızı derinine değerlendirirseniz bizim asıl ata sporumuzun "Gölge boksu" olduğu yargısına varabilirsiniz...
Hukuku gerçek anlamıyla özümsemiş arkadaşım avukat Yiğit Okur'un bir çeşit otobiyografisi olan ve çarpıcı tablolarla Türkiye'nin 1939'dan bugüne uzanan yıllarının anlatıldığı, Can Yayınları'ndan çıkan son kitabı "Buralardan Geçerken"i okurken, yıllar önce bana aktardığı ve benim de köşemde yer verdiğim gözlemlerini hatırladım. Yiğit Okur "Gölge boksu" çıkarsamasının hukuk alanındaki yansımalarını şöyle özetlemişti:
Yargı ve yasalar
"- Toplumumuz yeni kanun yapılırsa her şeyin düzeleceği yolunda bir inanca sahiptir. Demokrasi kesintiye uğradıkça Anayasa yapılır. Sanılır ki, ekonomi düzelecek, enflasyon düşecek, işsizlik bitecek, siyasi istikrar gelecek... Oysa Türkiye'deki ana kanunlar Kara Avrupa'sının en iyi en modem kanunlarıdır. İşlemeyen yargıdır. Yargı işlemedikçe yasaların iyi olmasının yahut daha iyi olsun diye yeniden yasa yapılmasının, hiç değeri yoktur."
Gölge boksu
Gölge boksu bir dövüşçünün kaslarını ve vücut esnekliğini geliştirmek ve ısınmak için yaptığı antrenmandan çok öteye amaçlar içerir. Gölge boksu yapan bir dövüşçü, müstakbel rakibinin muhtemel hamlelerine nasıl karşı çıkışlar yapacağını dener. Bunu Bruce Lee'nin filmlerindeki gibi ayna karşısında yaparak, kendini de kontrol eder.
Herkes dövüşe hazır
Akılcı ve faydacı uzlaşmalar aramak yerine birbirleri ile dövüştükleri için toplumsal istikrarı sürekli sakatlayan sosyopolitik yaşamımızın aktörleri de, tarihten bugüne hep birbirleri ile bir gün hesaplaşacaklarını düşünerek, hep gölge boksu yapmıyorlar mı? Bürokratlar siyasetçilerle, güvenlikçiler istihbaratçılarla, bürokrasi bürokrasiyle, yargı siyasetle, siyaset siyasetle, medya medyayla ve birbirleri ile kavga etmemeleri gereken her kesim, birbiriyle ileride yapacakları kavga için gölge boksu yaparak hazırlanmıyorlar mı?
Tehditler ve tehlikeler
Bu kavganın doğrudan yapılması hem anayasal düzene, hem hukukun ve demokrasinin genel ilkelerine aykırı olduğundan ve en hafif deyişi ile "Ayıp" kaçtığından, gölge boksu yapanlar bunu medya üzerinden sürdürürler. Şimdi buna sosyal medya da eklendi. "Çarpıtılmış algılar" devreye girdi. Bu şekilde toplumda ve devlette zaten fazlasıyla var olan "Tehdit ve tehlike" algılamalarının listesi daha da kalabalıklaştı.
Çeşitli fobiler
Bir dönemde de kentli orta sınıflar apartman kapıcılarının bir gün kapılarını çalacağına ve "Çıkın buradan, artık bu katta biz oturacağız" diyeceklerine inandırılıp "Komünizm fobisi"ne kapılmamışlar mıydı? Bunların yeni kuşak vârisleri olan "Beyaz Türkler"in de çok farklı güncel fobileri yok mu? AK Parti'den kaçıp HDP'ye koşanların, yarın da "Bölünme fobisi"ne tutulmayacaklarını kim söyleyebilir?
Ders almıyorlar mı?
Güzelim Türkiye'yi gölge boksu ringine dönüştürenler bu ringin, daha büyük hesaplaşmaların üstelik sıcak savaşlar düzeyinde devam ettiği "Ortadoğu Ringi"nin orta yerinde bulunduğunu, görmezden geliyorlar. Bizim gölge boksu tutkunlarımız bin yıldır birlikte yaşayan insanların bir anda nasıl birbirlerinin boğazına sarıldıklarını görmüyorlar mı? Bugünün Irak'ında ve Suriye'sinde, dünün Yugoslavya'sında olanları hiç mi değerlendirmiyorlar?