Güney sınırımızın hemen ötesinde yer alan gelişmeler, Türkiye'nin güvenliğini ve istikrarını oldum olası etkiler. Irak'taki, Suriye'deki trajik gelişmeleri en somut biçimde binlerce mültecinin topraklarımıza sığınmaları ile karşılamaktayız. Bunun ötesinde, Ortadoğu'yu kana bulayan dine, mezheplere ve etnik farklılıklara dayalı kavgaları, bizim topraklarımıza da ihraç etmek isteyenlerin olduğunu görmekteyiz. Bu arada dış ülkelerin çıkar hesaplarının bizi zorladığını inkâr etmek de imkânsızdır.
Ülkenin gerçek gücü
Bütün bu tehdit ve tehlikelere karşı hazırlıklı olurken, ülkenizin gerçek gücünü de hesap etmek, siyasetin kaçınılmaz bir gereğidir. Bir ülkenin güvenliğine ve istikrarına yönelmiş tehditler başka ülkelerin topraklarında veya başkentlerinde da üslenip beslenirlerse, buna karşı neler yapılabileceğini dünyadaki geçmiş ve bugünkü örneklere bakarak görebiliriz. Bu konuda bazı modellerden söz etmek bile mümkündür.
Süper devlet olmak
Süper Devlet Modeli- Bu modeli bugün ABD uyguluyor. Geçmişte Sovyetler Birliği de "Brejnev Doktrini" ile, tüm blok ülkelerindeki rejim aleyhtarı gelişmeleri Sovyetlerin güvenliğine dönük tehdit kabul eder ve müdahale hakkını kullanırdı.
Bugünkü Amerikan modeli güvenlik anlayışında, tüm dünya "Müdahale edilebilir coğrafyalar" kapsamında. Buna havadan ve denizden bombalamak ve işgal etmek de giriyor. Afganistan ve Irak bu konudaki bazı son örnekler. CIA Başkanı Tenet anılarında, Pakistan Devlet Başkanı Müşerref'in El Kaide'ye karşı işbirliğini kabul etmemesi halinde bu ülkeye müdahale edilebileceğini Müşerref'e nasıl anlattığını yazıyor. Yani gerekirse "Müttefik" ülkelere de müdahale edilebilir. Bin Ladin'in ABD komandolarınca Pakistan'da öldürülmesi buna örnek değil mi?
Saddam örneği
Süper devlet modelinde, tüm dünya sathına müdahale edebilir çapta askeri ve ekonomik güce sahip olmak şarttır. Sınırları ötesindeki hedeflere güvenlik nedenleri veya ekonomik gerekçelerle askeri müdahalede bulunan orta boy devletlerin başına neler gelebileceği ise İran savaşı ve Kuveyt işgali ele alınarak Saddam Irak'ından görülebilir.
İsrail modeli İsrail
Modeli- Bugün Ortadoğu'daki tüm ülkeleri gerekirse vurabileceği bilinen ve bazılarını şimdiye kadar hem vuran ve bazen de işgal eden İsrail, kendine özgü bir örnektir.
Birincisi, İsrail Ortadoğu'da ABD'nin adeta uzantısı gibidir. Uluslararası hukuka aykırı sınır ötesi askeri müdahaleleri, Amerikan vetosu ile Birleşmiş Milletler'de kınanamamaktadır.
Vurucu güç
İkincisi, İsrail siyasetin, devletin ve toplumun yapılanması ile, varlığını sürekli bir savaş durumuna endekslemiştir. Vurucu gücü ve harekât yeteneği çok yüksek özel birlikleri mesela Suriye'deki bir tesisi havadan basabilmekte ya da Irak'taki bir tesisi havaya uçurup geri çekilebilmektedir.
Daha da ötesi, İsrail ordusu mesela Lübnan sınırını geçip, geniş kapsamlı konvansiyonel operasyonu da, dünyaya aldırmadan gerçekleştirmektedir. İsrail'in istihbarat örgütü Mossad, ordu ile sürekli işbirliği içindedir. Bölgede uçan kuş bile İsrail'in istihbarat alanındadır.
Diğer modeller
Bu iki modelin dışındaki uygulamalar da tabii ki dünyada var. Örneğin Hindistan, Sri Lanka'daki bölücü teröre, kendi ülkesindeki Tamil'lerin varlığını gerekçe göstererek müdahale edip (1987-90) asker gönderdi. Ama bunu sınırlı süreli tuttu.
Türkiye de 1974'te Kıbrıs'taki Türklerin can güvenliğini korumak için müdahale etti. Ama bu müdahalenin meşruiyeti uluslararası bir çözüme bağlanmadan erken seçim endişesi ile yarınlara bırakıldığı için, Kıbrıs Türkiye için hâlâ çözümsüz bir kriz konusu.
Kısacası sınır ötesindeki gelişmeleri izlerken öncelikle gerçekçi olunmalıdır. Bu gibi durumları iç politikanın aracı olarak kullanmak, yapılabilecek en büyük hata olur. Ülkenin bütünlüğü ve güvenliği, akıl dışılıkların ve küçük hesapların konusu edilmemelidir. Kısacası "Ankara" hem gerçekçi hem de bir bütün olmalıdır.