Önümüzdeki 7 Haziran seçimlerinde kimin iktidar olacağı oylanmayacak... Türkiye'nin 8 Haziran'dan başlayarak Irak'a, Suriye'ye, Libya'ya, Mısır'a, Ukrayna'ya benzeyip benzememesi arasındaki tercih oylanacak... Bir başka açıdan bakarsak, 7 Haziran genel seçimleri Cumhurbaşkanı'nın halkoyu ile belirlendiği 2014'ün 10 Ağustos'taki referandum niteliğindeki seçimin, ikinci turudur.
7 Haziran'da sandıktan hangi partinin birinci çıkacağı şimdiden belli... Diğer partilerin kendilerine hedef olarak koydukları oy oranları ise, bu partilerin yönetimlerinin kaderlerini belirlemekten öteye fazla bir anlam taşımıyor.
Neyi hayal ediyorlar?
Ancak bu seçim kampanyasında PKK'nın, Gülen Örgütü'nün, iç ve dış çıkar gruplarının, okyanus medyasının sergiledikleri tablo, bunların seçim sonuçlarına ilişkin beklentilerinin, toplumun büyük çoğunluğunun beklentilerinden çok farklı olduğunu gösteriyor. Bunlar yönetilemez, kararsızlıklar içinde ve hatta iç kargaşanın egemen olacağı ve kan davalarına esir olmuş bir ülkenin hayalini paylaşıyorlar. Bunların gözleri ve kulakları ya Kandil'e ya da Pensilvanya'ya kilitlenmiş durumda değil mi?
Yaptıkları ortada
Meşru ve kayıtlı siyasetin dışındaki aktörlerin ne tür senaryoları sahnelediklerini hepimiz görmedik mi? Kobani'yi bahane edip kitleleri sokağa döken Demirtaş'ın bir çağrısı, 50 kişinin katledilmesi ile sonuçlanmadı mı? Para kaynaklarının kesilmesine öfkelenen Gülen Örgütü, imamlarının eylemleri ile Adliyeyi de, Emniyeti de kamuoyu gözünde güvenilmez kurumlar konumuna düşürmediler mi? Ve bu çizgideki medya Adliye'yi basıp bir savcıyı katleden teröristlere, "Terörist" demekten kaçınmadı mı?
Yarına güvenle bakmak için
Tayyip Erdoğan'ı 2014'ün 10 Ağustos'unda yüzde 52 oy oranı ile Cumhurbaşkanı seçen "Sessiz çoğunluk", ülkenin bütünlüğünü, istikrarını, gelişmesini ve güvenliğini sürdürmek için, ağırlığını koymak zorundadır... Silahların sustuğu, demokratik ve özgürlükçü demokrasi içinde her soruna barışçı çözümler arandığı, her alanda dünya ile rekabete girebildiğimiz bir Türkiye'nin gündemde olduğu bir yarını hayal ediyorsak, 7 Haziran seçiminde yeni bir Anayasa'nın yolunu açmalıyız.
Bu açıdan AK Parti de "Onlar konuşur AK Parti yapar" içerikli reklam ve propaganda kampanyasını da hemen yenilemelidir. Çünkü AK Parti'nin yapabildiği ve topluma hizmet olarak sunduğu şeyleri herkes biliyor... Türkiye'nin alt ve üst yapısının nasıl yenilendiğinin, ekonominin nasıl geliştiğinin herkes farkında... Adım adım gerçekleşmekte olan büyük projeleri de hep birlikte izliyoruz.
En büyük proje
Ama asıl büyük proje "Açılım Süreci"nin nihai çözüme ulaştırıldığı, ülkenin bütünlüğünün ve istikrarının korunduğu, can ve mal güvenliğinin sağlandığı, terör örgütlerinin kanunlarının değil hukukun üstün olacağı bir Türkiye'nin, yeni bir Anayasa ile yarına hazırlıklı girmesi projesidir... Kısacası AK Parti önümüzdeki 7 Haziran seçimlerinin bu açıdan bir referandum niteliği taşıdığını vurgulayan bir kampanya sürdürmelidir. "Sessiz Çoğunluk" 7 Haziran'ın ne anlama geldiğinin farkında... AK Parti sözcüleri de "Gürültücü Azınlık"a laf yetiştirip onlara gerekenden fazla önem vermek yerine, artık "7 Haziran"ın ne anlama geldiğini anlatmaya başlamalıdır...
Hayati bir tercih
Unutmayalım... Önümüzdeki 7 Haziran seçimlerinde kimin iktidar olacağı oylanmayacak... Türkiye'nin Irak'a, Suriye'ye, Libya'ya, Mısır'a, Ukrayna'ya benzeyip benzememesi arasındaki tercih oylanacak... Herkes evinin, ailesinin ve yakın çevresinin dirliğine, güvenliğine, sağlığına gösterdiği özeni 7 Haziran'da ülkesinin yarınını belirlerken de tekrarlamak zorundadır.
NOT: Rahmetli Erbakan'ın karşısında süt dökmüş kedi gibi beyaz çorapları ile otururken biraz sonra Aydın Doğan'ın sofrasında şarap servisi yapmayı sınıf atlamak zanneden dalaksız mürtediler, yine kaşınıyorlar. Neticede bu gibilerin sonunun önce Sözcü'ye gönderilmek ve sonra da Aydın Doğan'la davalaşmak olduğunu biliyoruz. Bu sonu bekleyin, görürsünüz.