Geçenlerde bir akşam, çoğunluğu işadamlarından oluşan bir arkadaş grubunda uzun uzun siyaset ve 7 Haziran seçimlerinin muhtemel sonuçları üzerinde konuşup, tartıştık. Aralarında AK Parti iktidarını destekleyenler de, muhalif olanlar da vardı...
Muhalif olanlar görüşlerini seslendirirken mesela "Pensilvanya Örgütü"ne ve "Paralel Devlet"e değinirlerken "Bunları bu hale AK Parti iktidarı getirmedi mi" diyorlar ve yol ayrımına kadar bu örgütün yaptıklarına neden göz yumulduğunu sorguluyorlardı... Bazıları siyasi ortamdaki gerginliğin nedenleri arasında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın sert ve öfkeli üslubunun bulunduğunu da ileri sürüyorlardı.
En kötü sonuç
Sonunda 7 Haziran seçimleri ertesinde doğabilecek alternatif tabloların tartışılmasına sıra geldi. Bu tartışma sırasında, AK Parti'ye muhalif ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'a karşı olanların, iktidara alternatif olması gereken ana muhalefet partisi CHP'ye karşı daha insafsız eleştiriler seslendirdiklerine tanık oldum. Kazara seçimden AK Parti'nin yenilgi ile çıkması ve CHP ağırlıklı bir hükümet kurulması ihtimalinin, ülkenin yönetimi ve istikrarı açısından düşünülmesinin bile insanı ürküten bir durum olacağını hemen herkes kabullendi.
Eski sol da böyleydi
Bunları dinlerken 1960'lar ve 70'lerdeki "Türk Solu"nun hali aklıma geldi... Onlar da ne iktidarı ne de muhalefeti beğenirlerdi... Türk-İş'e de, DİSK'e de karşıydılar. Sonunda kimi "Milli Demokratik Devrim" diyerek cuntacı olmuş, kimi de kır ve şehir gerillası olmak için Mao'dan, Giap'dan esinler almışlardı.
Ama sermaye sahibi kesimler ve o dönemin yerleşik kentlileri, CHP'ye karşı iseler Adalet Partisi'ni ya da Adalet Partisi'ne karşı CHP'yi desteklerlerdi.
Kafaları çok karışık
Bugün ise Türkiye'de bir bölüm sermaye ve kendilerini "Beyaz Türk" olarak gören yerleşik kentliler, Türk Solu'nun 1960'lar ve 70'lerdeki durumunu yaşamaktalar... Kimi PKK destekli HDP siyasetinde kendilerini bulmaya çalışıyor, kimi de "Laiklik tehlikede" derken Pensilvanya Örgütü imamlarının devleti ele geçirmeye dönük girişimlerine sessiz kalıyor. Tıpkı 1960'lar ve 70'lerdeki gibi "Terör"e "Terör" diyemeyenler bile var. Ve bunlar da AK Parti'ye karşı oldukları kadar, ana muhalefet partisi CHP'ye de karşılar. Hiçbiri "Erdoğan'ı beğenmiyorum" derken "Kılıçdaroğlu'nu beğeniyorum" diyemiyor...
Yeni bir dönem
Bu kafa karışıklığı 7 Haziran sonrasında bir ölçüde sona erecektir. Seçimden sonra herhalde iktidarın sözcüleri de gerginlik ortamını tırmandıran sert söylemlerini terk edecekler... Özellikle dini içerikli polemikler herhalde gündemimizden çıkacaktır... "Özel yaşamların" tehdit altında olduğunu düşünenler de, böylece rahatlayacaktır... Ve ümit edelim ki kendilerini PKK'nın veya Pensilvanya Örgütü'nün söylemlerinde ya da terör veya sokak eylemlerini desteklemekte arayan kafası karışık kesimler, de "Kayıt dışı siyaset"in çıkmaz sokaklarından çıkıp, meşru ve demokratik siyasetin ufkuna dönerler...
Bereket "Sessiz Çoğunluk"un kafası bunlarınki gibi karışık değil.