Konuşmak bizi diğer canlılardan ayıran belki de en büyük özelliğimiz... Konuşmak ve düşünmek bir araya gelince ne müthiş pırıltılara tanık oluruz...
Örneğin Selahattin Demirtaş konuşunca çıkan bu pırıltılar düşünce ve siyaset dünyamızı aydınlatmıyor mu? "Taksim işçilerin Kâbe'si, Kudüs de Yahudilerin kutsal mekânlarıdır. Dini inançların merkezleri mabetleri vardır. Onun dışında hiçbir yerde onu yapamazsınız" demek için kim bilir düşünce dünyasındaki fırtınalara nasıl kaptırdı kendisini. Bir cümle ile dünyadaki ve yurttaki sorunsallara çözüm üretenlerden Mesut Yılmaz'ın da daha önce "Avrupa Birliği'ne giden yol Diyarbakır'dan geçer" dediğini hatırlamaz mıyız?

Eksikli sözler
Ama bütün bu parlak sözlere gerçekler de katılsa daha etkili olmazlar mı? Mesela Mesut Yılmaz "Avrupa Birliği'ne giden yol sadece Diyarbakır'dan değil, Brüksel'den, Berlin'den ve hatta Rum Kıbrıs'tan da geçer" deseydi, AB'ye giden yolun neden uzun ve ince olduğunu daha doğru anlamış olmaz mıydık?
Aynı şekilde Selahattin Demirtaş "Taksim sadece işçilerin değil, gezicilerin de, Kudüs ise sade Yahudilerin değil Müslümanların da kutsal mekânlarıdır" deseydi, bu söylem daha kapsamlı bir içeriğe sahip olmaz mıydı? Ama seçim sath-ı mailine girilmiş olan bu ortamda siyasetçilerin dilleri ile beyinleri arasındaki iletişimin zaman zaman kopması doğaldır.

Kitaplara kaçmak
Bu gibi gergin ortamlarda gerçeklerden kaçıp bir nefes alacak mekânlar kitapların sayfalarıdır... Düşünün ki 1930 yılındasınız. Ekonomik kriz tüm dünyayı olduğu gibi Türkiye'yi de vurmuş. Halk "Tek Parti" iktidarına karşı tepkili... Nitekim yeni kurulan Serbest Fırka yerel seçimlerde CHP'yi yenince bu parti kapatılacak. Ve siz Türkiye'nin kurucusu ve kurtarıcısı konumunda "Tek Adam" olarak Cumhurbaşkanı'sınız... Sosyopolitik kararsızlıklarla boğuşurken ne okursunuz?
İş Bankası Yayınları'ndan 1983'te çıkan ve Gürbüz Tüfekçi'nin hazırladığı "Atatürk'ün Okuduğu Kitaplar"a baktım... Örneğin o yıllarda basılan Dr. Victor Pauchet'in "Genç Kalınız" kitabının çevirisini, Atatürk bazı satırların altlarını çizerek okumuş. Bu altı çizili satırlardan bazıları şunlar:

DÜŞMANINI DİNLE
İnsan muvaffak ve bahtiyar olmayı tıpkı keman ve tenis öğrenir gibi öğrenir.
Temsil etmesini arzu eylediğiniz şahsiyetin kılığına giriniz. Kendine bir kılık ve vaziyet vermek büyük bir sanattır. Vakıa elbise rahip yapmaz, fakat elbise rahip yapmaya son derecede yardım eder.
Her akşam kendi vicdanının muayenesi seni kendi kusurların hakkında tenvir eder. Fakat bu hususta başkalarının, hususiyle düşmanlarının hükümleri, sana daha iyi malumat verir.