Aynı söylemlerin ve hatta aynı kelimelerin ve kavramların bile her dinleyen tarafından farklı algılandığını bilmeliyiz. Yıllar önce Atina'daki bir panelde konuşmacı olarak yer alırken ben bunun farkına varmıştım. Ege adaları ve karasuları üzerindeki tartışmalardan ötürü Türk-Yunan gerginliğinin tırmandığı bir dönemdi. Atina'daki bir salonda üç Türk ve üç Yunanlı, aramızdaki anlaşmazlıklar üzerinde konuşuyorduk. Salonu tıklım tıklım dolduran Atinalı dinleyiciler, bize karşı öfkeli olduklarını belli eden tepkiler sergiliyorlardı.
Farklı anlamalar
O sırada anladım ki aynı kelimeleri ve kavramları kullandığımız zaman bile, dinleyenlere göre farklı şeyler ifade ediyorduk. Örneğin biz Türkler "Ege" dediğimiz zaman bu "Deniz" anlamına geliyordu. Yunanlı konuşmacılar ise "Ege" dedikleri zaman bu "Adalar"ı ifade ediyordu. Bizim "Kurtuluş Savaşı zaferimiz" Yunanlılar için "Küçük Asya'daki yenilgi" demektir. Bunun gibi Barış ve uzlaşma" bir taraf için "Teslimiyet ve yenilgi", diğer taraf için de "Diplomatik zafer" değil midir?
Çok mutlular
Bu farklı anlamalara günümüzde de hemen her gün tanık oluyoruz. Ne yazık ki bu defa farklı anlamalar bizim kendi içimizdeki kesimlerin beyinlerinde gerçekleşiyor.
Şu anda "Ermeni Tehciri"nin 100'üncü yıldönümü dolayısıyla da dış basında ve Batı kamuoyunda Türkiye'yi ve biz Türkleri hedef alan yayınlar ve söylemler had safhada... Ama bir kesim Türkler bu aleyhte yayınların AK Parti iktidarını ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı hedef aldığını düşünerek adeta bayram yapıyorlar.
Bunların akılları kıt
Sanki Ermeni terör örgütü ASALA, 1974 Kıbrıs müdahalesi ertesinde Türk diplomatlarını vurmaya başladığında da iktidarda AK Parti vardı. Yunanistan Lavrion kampında PKK'ya sığınak ve destek verirken, sanki Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'dı... Batı Avrupa'da PKK örgütlenirken ve 1984'te "Eruh baskını" ile terör eylemleri başlatılırken, AK Parti var mıydı?
Ama iç siyasetin akılsızları, bu ayrıntıları düşünecek durumda değiller. "Pensilvanya örgütü" Amerika'daki Yahudi lobisini veya Ermeni diyasporasını kışkırtırken bu şekilde "Türkiye'ye karşı" çalışmalar yaptıklarını adeta düşünmüyorlar.
Sanki aynı gemide değiller
Ve Ermeni Tehciri'nin sorumlularının torunları bugün Tayyip Erdoğan karşısında Erivan'ın yanında yer aldıkları zaman, muhalif siyasetin gereğini yaptıklarını zannediyorlar.
Kısacası bazıları için hâlâ "Edirne'ye Enver gireceğine Bulgar girsin" demek geçerli bir siyasi yöntem. Bunlar da Türkiye gemisinin yolcuları ama kendilerinin okyanustaki bir filikadan geminin batışını izleyebileceklerini zannediyorlar. Bu akılsızlar sonra da herhalde bir adaya çıkıp yeni bir ülke kuracaklar... O ülkeye belki de "Gezi Cumhuriyeti" derler.