Günlük hayatın bazen bıktırıcı tekdüzeliği, bazen de insanı bitkin düşüren kargaşası insanları "Kaçış" arayışlarına iter. Kaçış (Escapizm) ille de bir coğrafyayı bedenen terk etmek değildir... İnsan beyni ile farklı bir zamana, farklı mekana ve farklı bir ortama da gidebilir.
Kaçış aracı bir kitap veya bir şarkı da olabilir... Bavyera Kralı 2'nci Ludwig, Wagner'in mitolojik dünyasına kaçarak mesela Lohengrin'le birlikte olduğunu hayal edermiş.
Bizim bazı şarkılarımızda taşıt araçları ile de kaçış yolları gösterilmez mi? Örneğin Bimen Şen'in Sultaniyegah şarkısındaki "Tayyare" hayal dünyasına götürmez mi insanı?
Farklı bir tayyare
"Gel şu tayyare ile hak-i kederden kaçalım/ Uçalım kuşlara yıldızlara güller saçalım/ Gezelim her tarafı kutbı safayı bulalım/ Yeni bir zevk ü tarab âlemine yol alalım."
Ya da güftesi Vecdi Bingöl'ün olan Münir Nurettin Selçuk'un mahur şarkısındaki "Otomobil" bir hayal aracı değil midir?
"Otomobil uçar gider/ Ömrüm gibi geçer gider/ Ben talihin peşindeyim/ Talih benden kaçar gider/ Otomobil tuttu yolu/ Bu yolda macera dolu/ Direksiyon yar elinde/ Gönlüm ardına koşulu/ Yar yar güzel yolcu güle güle"
Yahya Kemal'in kaçışı
Freud'a göre bir ölçüye kadar kaçış fantezileri insanlar için gerekliymiş. Bu ölçü kaçırıldığı zaman "Meczup" konumuna girilebildiğini biliyoruz... Bugünün özgürlükçü ve çoğulcu demokrasisinden kaçıp 1930'ların tek sesli söylemleri ile siyasete ve düşünce hayatında çözüm arayanlar, ölçüsü kaçırılmış fantezilerin meczupları değil midir?
Yahya Kemal'in Varşova'nın kasvetinden bunaldığında "Zihin" aracına binerek nereye kaçtığını hatırlayın...
"Zihnim bu şehirden, bu devirden çok uzakta,/ Tanburi Cemil Bey çalıyor eski plâkta./ Birdenbire mesudum işitmek hevesiyle/ Gönlüm dolu İstanbul'un en özlü sesiyle./ Sandım ki uzaklaştı yağan kar ve karanlık,/ Uykumda bütün bir gece Körfez'deyim artık"
Nazım Hikmet ve kaçış...
Bir aşk romanının sayfalarına dalmışsanız, o anda sizin de güncel gerçeklerden kaçış halinde olduğunuzu bilin... Bütün mesele bu kaçışın sürekli hale gelmemesidir...
Ayrıca kaçmak yerine yaşanılan gerçeklerde mutluluğu aramak da mümkündür. Nazım Hikmet "Yirminci Asra Dair" şiirinde bunu yapmamış mı?
"...Hayır,/ kendi asrım beni korkutmuyor/ ben kaçak değilim./ Asrım sefil,/ asrım yüz kızartıcı,/ asrım cesur,/ büyük/ ve kahraman./ Dünyaya erken gelmişim diye kahretmedim hiçbir zaman./ Ben yirminci asırlıyım/ ve bununla övünüyorum./ Bana yeter/ yirminci asırda olduğum safta olmak/ bizim tarafta olmak/ ve dövüşmek yeni bir âlem için..."