Hayatın acı gerçeklerinden biri de rekabetin bulunduğu her alanda kazananların ve kaybedenlerin bulunmasıdır... Rekabetin en kanlı ve insafsız biçimde sergilendiği alan olan "Savaş"ın kaybedenlerine sığınma imkânı olarak uygar insan aklı, "Barış" denilen olguyu sunmuştur.
Sonuçta "Barış"ta yenilen yoktur... Barışta zafer değil uzlaşmalar aranır.
Siyasetin yenilenlerin "Ezik"ler olmalarını devre dışı bırakan çözüm de, çoğulcu ve özgürlükçü demokrasidir.
Seçimlerde yenilenler, çoğulcu ve özgürlükçü demokrasinin varlık sebebine dayalı olarak "Muhalefet"i temsil ederler ve ilerideki seçimlerin kazananları olmak için, çalışmalarını sürdürürler.
Ve gelecek seçimlere kadar ülkedeki meşru siyasetin öğeleri olarak, devletin düzenini bozmaya, kaba kuvveti, şiddeti, hakareti devreye sokmaya çalışanların karşısında dururlar.
Eziklik sendromu
Bu gerçekleri görmezden gelen "Ezikler" ise seçim sonuçlarını kabullenmek ve demokratik uzlaşma ortamına uyum göstermek yerine, kavga ve gerginlik ortamını sürdürmeye çalışırlar.
Sözünü ettiğimiz gerçeklerin Türk siyasetine çarpıtılmış biçimdeki yansımalarına bir kez daha tanık olmaktayız.
Halkın seçimle Cumhurbaşkanlığına taşıdığı Recep Tayyip Erdoğan dün TBMM'de yemin ederken, meşru ve demokratik siyasetin ana muhalefet partisi olan CHP'nin sıraları boştu...
Bu yetmezmiş gibi CHP'nin Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun "Gezi Kalkışması"nı siyaset tarzı olarak partililerine örnek sunan konuşması da, medyada yankılanmaktaydı...
İnanılacak gibi değil ama Kılıçdaroğlu İstanbul'da Beşiktaş Mustafa Kemal Kültür Merkezi'nde düzenlenen Belediye Meclis Üyeleri Eğitimi İstanbul Bölge Toplantısı'nın açılışında şunları söylemekteydi
Ayıplı söylemler
"- Karar alırken, Gezi eylemlerini, o onurlu eylemleri sakın unutmayın... Yemin edecek bugün beyefendi. Ne diyecek?
Anayasa'ya sadakat yemini edecek.
Anayasa'yı açıkça çiğneyen birisinin Anayasa'ya sadakat yemini ne kadar inandırıcıdır? Şunu söyledim. Ben yalana tanıklık etmeyeceğim. Yalan söyleyecek orada, yalan yere yemin edecek ve ben ona tanıklık etmeyeceğim."
Seçim yenilgisini siyasi karakterine "Eziklik" biçiminde yansıtmaktan başka anlam taşımayan bu davranışı halkın büyük çoğunluğunun hoş karşılaması mümkün değildir. "Gezi kalkışması" veya "Paralel darbe" girişimleri gibi meşru siyaset anlayışını reddeden eylemlerin yanında yer almak, en azından onurlu davranışlar değildir.
İhsanoğlu uyarır mı?
Bu tür çarpık ve kural dışı davranışlar insan doğasında bulunsa da, ana muhalefet konumundaki bir kuruluşun yönetiminde bunların var olması trajiktir.
Özetlersek, önümüzdeki kurultayda CHP delegelerinin bu çarpık anlayışın temsilcilerini tasfiye etmelerini beklemek durumundayız.
Görgülü bir beyefendi olarak bildiğimiz Ekmeleddin İhsanoğlu, Kılıçdaroğlu'nu arayıp "Bu davranışlarınız beni utandırıyor... Böyle davranacağınızı bilseydim asla sizin adayınız olmayı kabul etmezdim" der mi acaba?