Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

İnançlardan "yasaklar" üretmekten kaçınmalıyız

Farklı inançlardan insanların defnedildiği bir kabristanda, bir İngiliz aile büyüğünün mezarının üzerine bir demet gül, bir Çinli de aile büyüğünün mezarının üzerine bir çanak pirinç koymuş.
İngiliz daha sonra Çinlinin yanına gitmiş ve "Senin ölün bu pirinçleri ne zaman yiyecek" diye sormuş.
Çinli gülmüş.
- Senin ölün onun mezarına koyduğun gülleri ne zaman koklayacaksa, benim ki de pirinçleri o zaman yiyecek, demiş.
İnançların farklılığını vurgulayan buna benzer bir tabloyu Halil Bezmen'in "Prens Sabahaddin'in Saklı Hayat(lar)ı" kitabında okumuştum.
Bir Katolik bir Budist'le sohbet ederken "Hz. İsa bir gün yeniden dirilecektir" der. Budist şaşırır ve "Neden sadece Hz. İsa yeniden dirilsin ki, zaten bütün insanlar yeniden dirilmeyecek mi" diye tepki gösterir.

Din ve mezhep savaşları
İnançların tartışılmazlıklarını kabullenmek yerine "Benim inancım senin inancını yener" türü yaklaşımların din ve mezhep savaşlarına dayandıklarını, hem tarihten hem de bugünden öğrenmiş olmamız gerekmiyor mu?
Buna karşı kendi siyasi düşüncelerini ve benimsedikleri ideolojileri "Tartışılmaz doğrular" olarak görenlerin bağnazlıklarının öyküleri ile doludur tarih ve siyaset bilimi kitapları...
Günümüz Türkiye'sinin siyaset ve düşünce dünyasına bu tür kavga konularını taşımaktan kaçınmamız evrensel aklın gereğidir.
Örneğin bazılarına göre alkol karaciğeri ve beyin hücrelerini tahrip ettiği için, aşırı kullanıldığında "Zararlı" bir kimyasaldır. Buna karşı alkolün bir zerresi bile, inançlı bir Müslüman için "Haram"dır.

Morarji Desai ve biz...

Hiç unutmadığım bir anım var.
1969'da Ahmet Şükrü Esmer'in, Kayhan Sağlamer'in, Ali Sirmen'in ve bu satırların yazarının da bulunduğu bir gazeteci grubu olarak Hindistan'ı ziyaret ediyorduk. Maktul Başbakan İndra Gandi ile görüştükten sonra, o dönem muhalefet lideri olan ve bağnaz Hindu inancını temsil eden Morarji Desai'ye gittik.
İlerleyen yıllarda bir dönem Başbakan da olacak Desai daha önce Maharaştra eyaleti valisiyken alkollü içkileri yasaklamış. Kayhan Sağlamer, Desai'ye "Ben Hint vatandaşı olsam size asla oy vermezdim, çünkü siz alkollü içkileri yasaklamışsınız" dedi.
Mahatma Gandi gibi giysi olarak bir beze bürünen ve yerde bağdaş kurmuş, yün eğirerek bizi karşılayan Morarji Desai, Kayhan Sağlamer'in bu sert eleştirisine bir soruyla cevap verdi,
- Sizin bu çağdaki en büyük ulusal kahramanınız Atatürk değil mi? Atatürk aşırı alkol kullanımı yüzünden siroz hastalığına yakalanıp ölmedi mi, dedi.

Yeniden başlamayalım
Desai'nin bu sözlerinden sonra hiçbirimiz alkol yasağı konusuna girmedik ve Hindistan siyasetine ilişkin sorular sorduk.
Demek istediğim şu... Alkollü içkilerin kullanımına ve satışına ilişkin olarak yürürlüğe giren düzenlemelere "Zararlı" ile "Haram"ın asgari müşterekleri üzerinden yaklaşmak, daha doğrudur.
Bütün mesele bu tür öncelikle sağlığı gözeten düzenlemelerin, inançlara dayalı "Aşırı Yasak"lara uzanmamasıdır. Çünkü böyle durumlarda hoşgörü ve farklılıklara tahammül aracı olması gereken "Laiklik" de bir tartışılmaz ideolojiye dönüşür. "Laisizm" şekilde dini inancın alternatifi olarak sunulur.
28 Şubat bilinçsizliğinin bir yansıması da Başbakan Erbakan'ın davetinde "Bana rakı getirin" diyen bir generalin, laikliği, damıtılmış anasonlu alkole endekslemesi değil miydi?
Bu gibi gerçekleri yeniden yaşayarak öğrenmek, sadece zaman kaybı değil midir?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA