Adamı kurşuna dizmeden önce manganın komutanı "Son sözün ne" diye sorunca, adam "Bu bana ders olsun" demiş ya...
Şu anda özellikle Ortadoğu'da yaşayan insanlar için durum böyle değil mi?
Mısır'da darbe mi oldu?
Bu Mısırlılara ders olsun ve bir daha seçimle yöneticilerini belirlemeye kalkışmasınlar.
Suriye'de hem konvansiyonel silahlarla hem de kimyasal silahlarla Baas yönetimi kendi halkını mı katlediyor?
Bu Suriyelilere ders olsun ve bir daha dünyanın kendilerine yardım etmesini beklemesinler.
Kısacası "Yeni Dünya Düzeni"nin ikinci perdesi Ortadoğu'da sahnelenmeye başlamış durumda...
Yeni bir dönem
Birinci perdede tek süper devlet Amerika aklına estiği zaman bir ülkeye askeri müdahalede bulunmak için, gerçeği yansıtmasa da, mutlaka bir gerekçe bulurdu saldırganlığına. Yeni Dünya Düzeni'nin ikinci perdesinde ise, Amerika askeri müdahalede bulunmamak için akla hayale gelmez gerekçeler buluyor.
Tabii ki bir "Yabancı bir güç"ün bağımsız bir ülkeye askeri müdahalesini beklemek de, onaylamak da hem ahlaka, hem de uluslararası hukuka yakışmaz. Ama "Yerli bir güç"ün kendi halkına askeri müdahalede bulunmasının da, iler tutar yanı yoktur.
Bu gibi durumlarda Birleşmiş Milletler'e güvenmenin anlamsızlığı da ne yazık ki anlaşılmış durumda. Birleşmiş Milletler'in icra organı sayılan Güvenlik Konseyi, Rusya ve Çin vetoları yüzünden kilitlenmiş durumda.
Yeni izolasyonizm
Ama bunun yanında Irak'a askeri müdahalede bulunurken Güvenlik Konseyi kararına gerek duymayan Amerika, şimdi söz konusu ülke Suriye olunca, Rusya'ya adeta "Beni engelle" diye el açar duruma geldi.
Bazıları bu durumu "Amerika yeni bir izolasyonizme giriyor" şeklinde yorumlamakta. Bilirsiniz... 1'inci Dünya Savaşı ertesinde de Amerika elini eteğini dünyadan çekip izolasyonizme girmiş ve Milletler Cemiyeti'nin kuruluşuna bile seyirci kalmıştı. Öyle bir içine çekilmeydi ki bu, Türkiye'nin yeni başkentinin Ankara olduğunu, Roosevelt Başkan oluncaya kadar (1932) Amerika tanımadı.
Yeni Dünya Düzeni'nin ikinci perdesinden yansıyan tablolardan hepimiz ders almalıyız.
Hepimiz sorumluyuz
Anlaşılıyor ki bu coğrafyada herkes kendi göbeğini kendisi kesmek durumunda. Bir başka deyişle sahip olduğumuz demokrasinin ve hukuk devletinin kıymetini bilmemiz gerekiyor.
Eğer bir "Barış Açılımı" gündemdeyse, buna Türkler de Kürtler de sahip çıkmalı... Eğer ülkede yönetim çoğulcu siyasi rekabete dayalı olarak seçimlerle değiştirilebiliyorsa, bunu sokak eylemleri ve anarşik kalkışmalarla engelleme yoluna gidilmemeli... Mesela daha demokratik bir Anayasa için, muhalif muvafık denilmeden, herkes bunu gerçekleştirmeye çalışmalı.
Neticede bu coğrafyadaki ülkelerde, dünya standartları devre dışı bırakıldığında, devletten büyük güç yoktur. Hukukun üstünlüğü değil, üstünlerin hukuku her an geçerli olabilir. İsrail'in güvenliği meselesi dışında, Amerika bu coğrafyada olup bitenleri tribünden seyrediyor artık. Türkiye'de demokrasinin ve istikrarın korunmasından hepimiz sorumluyuz. Bunu hiç unutmayalım. Bu coğrafyada devlet zorlanınca demokrasiyi dışlayıp, zor kullanarak sorumlulukları hatırlatabiliyor.