Eski Türkiye'de üç tane yüksek tirajlı merkez gazetesi bir siyasi soruna ilişkin olarak ortak manşet atınca, "Vatandaşlar" bu manşetlerin gerçek durumu yansıttığını düşünürdü.
Oysa "Halk"ın bu manşetlerden pek haberi yoktu.
1960'larda bu gazetelerde yayınlanan seçim anketlerinde hep CHP'nin güçlü olduğu sonucu çıkardı. Seçimlerde ise hep Adalet Partisi kazanırdı.
Daha sonraları 2000'li yıllara gelirken Cem Boyner'in YDH'sı aynı tür anket sonuçları ile neredeyse iktidara aday gösterilmedi mi?
28 Şubat postmodern darbesi sürecinde ise, ortak manşetler Ankara'dan Batı Çalışma Grubu'ndan verildi. Bu şekilde 2002 seçimlerine gidilirken "Vatandaşlar"ın çoğunun beyni "Tayyip Erdoğan muhtar bile olamaz" manşetine endekslenmişti.
Bugün ile dünün bir temel farkı, artık halkın da vatandaş konumuna gelmiş olmasıdır.
Artık herkes vatandaş
Buna "Çevre"nin "Merkez"de ağırlığını koyması da diyebiliriz... Kentleşme ve sanayileşme sürecinde Türkiye'de orta sınıfın içinde, eskiden varlıkları yok sayılan ya da görmezden gelinen kesimlerin de, yerlerini almış olmalarını da işaret edebiliriz.
Özetle ortak manşetlerle artık siyasete yön verilemiyor.
Biz köşe yazarları kendimizi ne kadar güçlü ve etkili görsek de, seçim sonuçlarını belirleyemiyoruz.
Kamplaşma tırmanırken
Bu açıdan bir bölüm medyanın "Eylül sıcak geçecek" doğrultusundaki beklentili manşetlerinin ve yorumlarının, siyasetin geleceği açısından fazlaca bir kıymet-i harbiyesi yok.
Türkiye'de siyasetin yönünü artık vatandaş statüsündeki halk belirlemektedir.
Ancak söz konusu manşetlerin ve yorumların bir yansıması, Türk siyasetindeki kamplaşmanın yoğunlaşmasıdır.
Siyasi rekabeti bir düşmanlığa dönüştüren ve Tayyip Erdoğan takıntılı tutumu, yazık ki ana muhalefet CHP de benimsemiştir.
Hayatın her kesimine yansıyan Türkiye'nin başarılarının icraatçısı Erdoğan ve AK Parti olduğu için, söz konusu kesimde başarıları görmezden gelinmekte ve imar hamlelerine bile karşı çıkılmaktadır. Dış ilişkilerimizde Türkiye'nin zor durumda kalması ihtimali, bu kesimi mutluluğa sürüklemektedir.
Ekonomide bir kriz ihtimaline bel bağlayan anlayış bile söz konusudur. Bu kesimler için "Barış Açılımı" bile bir anlam taşımıyor.
Aklın yolu bulunmalıdır
Buna karşı AK Parti'yi iktidar yapan çoğunluk da artık bu tür muhalefeti "Rakip" değil "Tehdit" olarak görmeye başlamış durumda. Türkiye'nin başarısız olmasına bel bağlayan siyaset anlayışı, geleceklerini bu ülkede gören insanları öfkelendirmektedir.
Bir noktada bu anlamsız ve gergin siyasetin akıl yoluna davet edilmesi gerekiyor.
Eylemlere katılarak demokratik katılımı gerçekleştirdiklerini düşünen saf ve temiz insanların, kendilerini "Acaba bir oyunun figüranları mıyız" diyerek sorgulamaları şarttır. Neticede geçmişte kullanıldıkları zaman, gerçek çoğunluğun varlığı ancak seçimler geldiğinde anlaşılırdı. Şu anda ise gerçek çoğunluk iktidarda bulunmakta. Türkiye'nin geleceğine dönük senaryo, seçim sandığından çıkıyor artık.
Bu gerçekleri görüp not etmekte, sayısız yarar vardır...