Kendimi bildim bileli karşıt görüşlere sahip bireylerin ve kesimlerin "Demokrasi o değildir, budur" diyerek kendi siyasi konumlarına göre demokrasiyi tanımlamalarını izlemekteyim.
Bugün de buna benzer tanımlama arayışlarını "Demokrasi sadece sandık değildir" veya "Çoğunluğun ülke yönetimine egemen olması demokrasi değildir" türü söylemlerde görmüyor muyuz?
Aslında çağdaş çoğulcu ve özgürlükçü demokrasi "Endüstri Çağı"na önce giren ve yerleşik burjuvaziye sahip olan toplumların dünya siyasetine hediye ettikleri bir kurum... Ama artık demokrasi farklı coğrafyaların kendine özgü yapılarına bağlı olarak algılansa da "Bilişim Çağı"nın evrensel bir gerçeği. Türk toplumu bugün olduğu gibi geçmişte de "Demokrasi nedir, ne değildir" tartışmasına hep tanık olmuştur.
Harbiye, Mülkiye ve Tıbbiye mezunları ile "Muasır medeniyet seviyesine ulaşmak" sloganı altında burjuva devrimi gerçekleştirmeye çalıştığımız Tek Parti dönemi çok geride kaldı.
Köylülükten Osmanlılığa
Akdeniz Üniversitesi'nden Barış Yetkin'in "Popülizm ve Özal-Erdoğan" kitabında artık pek hatırlanmayan siyasi deneyimlerimizin çeşitli aşamalarını hatırlayıp, şaşırabilirsiniz.
Örneğin günümüzde "Osmanlı"ya dönük olarak bazı kesimlerin duydukları özlem ve hayranlık, 1930'larda "Köylülük"e duyulmuş... Rusya'nın "Halkçılık" denemesi olan "Narodnik"lerden esinlenen ve "İnkılap köyde doğar, köyde büyür" benzeri sloganlara dayandırılan "Halkevleri"nin bünyesinde "Halkodaları"nın kurulmasına dayanmış.
Mesela hangimiz 1931'de kurulan ve devrimi köylere taşımakla görevlendirilen "Halk Hatipleri Teşkilatı"nı hatırlarız?
Bugüne gelirsek...
Elektrik nedir?
Demokrasinin tanımı kendisine "Elektrik nedir" diye sorulan asker Mehmet'in komutanına "Ne olduğu bilinmez, ettiğinden bellidir" içeriğinde yansır kitlelere.
Her farklı toplum kesimine göre demokrasinin tehditleri de farklıdır. Kendilerini "Seçkin" olarak görenler için "Bilinçsiz ve cahil halk kitleleri" demokrasinin tehdididir. Seçimi kaybeden parti için iktidarın davranışları demokrasiyi tehdit eder. Azınlıkta olanlar da çoğunluğu tehdit olarak görmezler mi?
TRT Nağme radyosunda kanun virtüözü ve ressam Erol Deran "Gönül Ustaları" programında Nebahat Konuyılmaz'ın sorularını cevaplarken bir anısını anlattı.
Tülin Korman'ın solist olduğu bir turne konserinde rahmetli keman sanatçısı Cahit Peksayar'la birlikte klasik yapıtlardan oluşan saz eserlerini icra etmişler. Konser sonrasında ceketi omuzunda asılı olan, ayakkabılarının arkasını bastırarak giymiş bir bıçkın dalmış sahne arkasındaki odalarına... Deran ve Peksayar ürkmüşler ve "Acaba saz eserlerine mi öfkelendi bu adam" diye düşünmüşler.
Anlamadım ama sevdim
Adam onları selamlamış,
-Çaldıklarınızdan hiçbir şey anlamadım. Ama çok güzeldiler. Çaylarınız benden, demiş.
Bazılarımız demokrasinin ne olduğunu pek anlamasak da, hepimiz demokrasinin çok güzel bir şey olduğunun farkındayız.
Çoğunluğu oluşturan kitlelere de, kendilerini ezilen veya umursanmayan azınlık olarak gören kesimlere de kızmayalım. Kitleler bazen "Gangnam" dansında, bazen de tencere-tava gürültüsünde kendilerini bulurlar. Demokrasi bazıları için çoğunluktan farklı düşünebilmenin ve bunu açıklayabilmenin mümkün olduğu rejimdir. Bazıları da, demokrasi denilince sadece sandıktan çıkan sonuca bakar.