Başbakan Erdoğan'ın Kuzey Afrika gezisi ertesinde Yeşilköy'de on binlerce kişi tarafından coşkuyla karşılanması çok iyi ve doğru oldu.
Çünkü özellikle dış medyada Türkiye halkın desteklemediği bir hükümet tarafından yönetilen kargaşa içindeki güvensiz bir ülke görünümünde sunuluyor.
Dün yabancı haber ajanslarının Türkiye'den dünyaya aktardıkları haberlerin dış medyada nasıl değerlendirildiğine baktım.
Bir gün öncesinden farklı bir Türkiye vardı haberlerde...
Başbakanın halk kitleleri tarafından önceden programlanmadan coşkuyla karşılandığı vurgulanıyordu.
Başbakan'ın konuşmasına gelince...
Özeti "Dik duracağız ama diklenmeyeceğiz" ifadesi içinde yapılabilir bu konuşmanın.
Kendilerini "Platform" olarak isimlendiren ve sade Taksim Projesi'ni değil, 3'üncü Köprüyü de, Büyük Kanal'ı da "İstemezük"ler listelerine koyarak Başbakan Yardımcısı Arınç'a veren grubun isteklerine "Hay hay, emredersiniz" demesini herhalde kimse beklemiyordu.
Öfke işaretleri
Başbakan bu konuşmasında öfkelendiği çevrelerin işaretlerini de "Faiz lobisi" veya "Bizim dönemimizde beş kat daha zengin olduklarını söyleyenler" benzeri imalarla verdi.
Sokaklarda tencere ve tava çalarak yürüyen kalabalıklara da "Ellerinizde bilgisayarlarla yürümelisiniz" diyerek bir alternatif sundu kendince.
Bana göre hükümet etmenin de, direnmenin de kilit kavramı "Meşruiyet"tir özgürlükçü ve çoğulcu demokraside. Başbakan Erdoğan AK Parti iktidarının siyasi ve hukuki meşruiyetini Tunus'taki kahvaltıda Türk gazetecilerine şöyle anlatmış:
Kimi astık?
"- Ne yaptık? Kimi astık, kimi kestik? Dönemim içinde 7 seçim yaşadık. Üç genel, iki yerel seçim, iki referandum yaptık. İsteyen istediği kadar parti kuruyor. Üstüne üstlük darbe girişimleri yaşadık.
Partimize açılan kapatma davasındaki tabloyu biliyorsunuz. Ama biz sabrettik, kitlemizi sokaklara dökmedik.
Yargı içinde mücadelemizi verdik.
- Sonra yapılan seçimde yine oylarımızı artırdık. Demokrasiye inandıklarını söyleyenler samimi değiller. Azınlığın burada çoğunluğa tahakkümü var. Böyle bir şey karşısında tavırsız kalacak olursak yüzde 50 AK Parti'ye oy verenler sen benim oyuma sahip çıkmadın hesabını yarın bana sorar. Bizim verdiğimiz hizmetlerde ayrımcılık var mı?"
76 milyonun başbakanı
Galiba Taksim'de toplanan veya sokaklarda yürüyen ve iktidarın ideolojisinden de Erdoğan'ın söylemlerinden de hoşnutsuzluk duyan kitlelerde eksik olan şey bu.
İktidar alternatifi olabilecek bir siyasi parti ne yazık ki yok gibi görünüyor.
Sokaklar yürümekle aşınmaz ama bu yürüyüş seçim sandığında bir sonuç alınmasına dayanmazsa, insanlar sadece yoruldukları ile kalırlar.
Bu durumda çözüm Başbakan Erdoğan'ın dün yine söylediğini söylemlerine de yansıtması ve "76 milyonun Başbakanı" olduğunu, hoşgörüsü ve uzlaşmacılığı ile yine kanıtlaması.