Zihinlerimizdeki "İstifham"ın her an "İzdiham"a dönüşmesi mümkün. Soru işareti yerine ünlem işaretini kullanmayı tercih eden bir alışkanlığımız var.
"Kendi tarihimizle yüzleşmek" gibi uygarca bir davranışı da "Kendi tarihimizle kavga etmek" şekline dönüştürmedik mi?
Sosyal medyayı izleyenler 3'üncü Boğaz Köprüsü'ne "Yavuz Sultan Selim" adının verilmesinin nasıl tartışıldığını görüyorlardır.
Yavuz Sultan Selim'in 40 bin Alevi'yi katlettirdiği iddialarından yola çıkıp, Dersim kırımına uzanan çeşitlemeleri yapanlar arasında "Demek ki Sabiha Gökçen Havaalanı'na indikten sonra Yavuz Sultan Selim Köprüsü'nden geçerek, uzak ve yakın tarihimizin kara yapraklarında olup bitenleri onaylamak durumunda kalacağız" diyenler var.
Bazı laikçiler de "Zaten Yavuz Sultan Selim Halife 3'üncü Mütevekkil'i İstanbul'a getirerek, şeriat devletinin temelini atmıştı" diye öfkelenmekteler.
Yine de şükredelim.
Ya Kanuni Köprüsü olsaydı
Ya iktidar troikası (Gül-ErdoğanÇiçek) Köprü'nün temelini attıkları sırada "Buna da Kanuni Sultan Süleyman adını verelim" kararına varsalardı...
- Vay efendim, kendi oğlunu boğdurtan bir adamın adı Boğaz Köprüsü'ne nasıl verilir?
- Saray'da dönen entrikalara Meryem Uzerli bile dayanamayıp tükenmişken, bizimkiler hâlâ Kanuni dönemini nasıl özlerler?
Aslında bu yerlere ve eserlere isim bulmak kolay iş değildir.
Yıllar önce okuduğum Mavi Yolculuk üzerine yazılmış bir İngilizce kitapta şunların yazıldığını hatırlıyorum.
- Türkler yer isimleri konusunda fazla üretken değildirler. Anadolu kıyılarında seyrederken sürekli Akburun, Bozburun, Karaburun diye isimlendirilmiş kıyılardan geçersiniz. Sakın dönüp dolaşıp aynı yerlere geldiğiniz sanmayın. Bu isimler değişik yerlerde de kullanılmıştır.
Kavga konusu çok
Tarihle yüzleşmek yerine tarihle kavga etmeye gelince, yer isimleri ve mesela Boğaz köprüleri üzerinden giderek bu kavga daha kolay yapılabilir.
Mesela diyebilirsiniz ki:
- Birinci köprüye, başlangıçta Osmanlı İmparatorluğu'nu tasfiye edip Cumhuriyet'i kuran Atatürk'ün adını vermeyi düşünmüştük. İkinci Köprü ise Osmanlı'yı bir imparatorluğa dönüştüren Fatih Sultan Mehmet'in adını taşımakta. Bu bir çelişki değil midir?
Galiba bu kendi tarihimizle yüzleşmek sürecini bir süre için askıya almamız daha doğru olacaktır.
Şimdi sırada Karadeniz'den açılması planlanan "Büyük Kanal"a isim bulunması var çünkü... Bu kanala ne isim verilirse verilsin mutlaka kavga konusu olacaktır.
Temel modeli
Diyelim ki tarihi isimleri bir kenara bıraktık ve buna "Barış Kanalı" dedik. Bu durumda da "Barış Açılımı"na karşı olanlar "Korkmasanız buna Öcalan'ın adını da verebilirdiniz" diye karşı çıkmayacaklar mıdır?
Bu isim bulma konusunda Temel'in mantığı bize yol gösterebilir.
Temel'in oğlu doğduğunda "Oğluna ne isim koyalım" diye soranlara "Adını Temel koyun, ben kendime yeni bir isim bulurum" demiş ya...